Bu Blogda Ara

17 Ekim 2007 Çarşamba

Son dakika haberi...

Abhazya Cumhuriyeti Devlet Başkanı Sayın Sergey Bagapş ve beraberindeki heyet, 17-24 Ekim 2007 tarihleri arasında yapılması planlanan ve tüm hazırlıkları tamamlanan Türkiye gezilerini, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığının tek taraflı, ısrarlı talep ve baskısı üzerine, bugün (16 Ekim 2007) iptal etmişlerdir.

Bu konu ile ilgili detaylı bilgi ve açıklama kamuoyuna daha sonra duyurulacaktır.

Saygılarımızla
Kafkas-Abhazya Dayanışma Komitesi
Adına Başkan
İrfan Argun

15 Ekim 2007 Pazartesi

Cerkes Dansi

11 Ekim 2007 Perşembe

ABHAZYA DEVLET BAŞKANI GELİYOR,

Abhazya Cumhuriyeti Devlet Başkanı Sn. Sergey Bagapş ve beraberindeki heyetin ertelenen Türkiye ziyareti 17-24 Ekim 2007 tarihleri arasında gerçekleşecektir.

Sn. Sergey Bagapş ve beraberindeki heyetin, Türkiye programı 17 Ekim 2007 Çarşamba günü İstanbul Atatürk Havalimanına gelişleri ile başlayacaktır.

Büyük bir çoşku ile karşılanacak olan heyet 17-19 Ekim 2007 tarihleri arasında, Kafkas Abhazya Dayanışma Komitesi ile İstanbul’daki Kafkas Dernek ve vakıfların oluşturduğu Organizasyon Komitesince hazırlanan program çerçevesinde İstanbul’da çeşitli toplantılar ve etkinliklere katılıp 20 Ekim 2007 cumartesi günü Hendek-Uzuncaorman köyünü ziyaret edecekler ve aynı gün Sakarya’da konaklayacaklardır.

Bu konu ile ilgili Hendek-Uzuncaorman köyünde, bölgedeki Kafkas Dernek temsilcileri ve köy temsilcileri ile oluşturulan Organizasyon Komitesi ile müşterek hareket edilecektir.

21 Ekim 2007 Pazar günü Ankara’ya hareket edecek olan heyet, aynı gün ve 22-23 Ekim 2007 tarihlerinde Ankara’daki program çerçevesinde toplantı ve etkinliklere katılınacak ve 24 ekim 2007 çarşamba sabahı Ankara-İstanbul-Abhazya şeklinde dönüşleri sağlanacaktır.

Ankara’da, Kafkas-Abhazya Dayanışma Komitesi, Kafkas Dernekleri Federasyonu, Birleşik Kafkas Dernekleri Federasyonu, Ankara Kafkas Derneği ve Ankara Dostluk Kulübü üyelerinden oluşan Organizasyon Komitesince Ankara programı’nın gerçekleştirilmesi sağlanacaktır.

Sn. Bagapş ve Heyetin, İstanbul Atatürk Havalimanında karşılanmaları, Hendek-Uzuncaorman köyünde KAFKAS HALKLARI ile BÜYÜK BULUŞMA töreni ve çeşitli etkinlikler ve Ankara’da yapılacak ABHAZYA KONULU PANELE geniş katılımlı olacağı için ayrı bir önem arz etmektedir.

Kardeş Kafkas Halklarını tarihi dayanışması bir kez daha bu beraberlikte görülecektir.


Değerli halkımız ve kuruluşlarımız, İstanbul, Hendek-Uzuncaorman ve Ankara yapılacak karşılama ve ağırlama törenlerine katılmalarını önemle rica ediyor ve saygılar sunarız.

Saygılarımızla

Kafkas-Abhazya Dayanışma Komitesi

15 Eylül 2007 Cumartesi

Turkiye'deki Unlu Cerkesler - Devami 2..

Sinan Taymin Albayrak - Oyuncu

(Cerkes oldugunu neredeyse basinla her muhabbetinde dile getiren ekranlardan tanidigimiz unlumuz)

10 Eylül 2007 Pazartesi

Kafkaslilar Amerikada Toplaniyor..

Amerikadaki Kafkasyalilar 450 yil ve sochi olimpiyatlarina karsi bir
gosteri yapacaklar. Bu gosteri Washington daki Rus Embasinin onunde 4
Ekimde Saat 11 ila 13 arasinda olacak.

Ayni gosteri Newyorktaki United Nation un onunde de 5 Ekimde saat 11
ila 13 arasinda olacaktir. Atilacak sloganlar arasinda ana kelimeler
Rusya,Kafkasya, Soykirim olacak. Bu konuda oneriler beklenmektedir.
Bu konuda herkez davetlimizdir, ve herkezin katilmasini arzuluyoruz.
Bu mesaji duyarabilceginiz herkeze duyuracaginizi umuyoruz, Lutfen
herkeze duyurun...

3 Eylül 2007 Pazartesi

Bunlari Biliyormusunuz?

Bu günkü Türk Basınının temeli ve yeni cumhuriyetin
sesi olan Anadolu Ajansının Şimali Kafkasya
hükümeti tarafından Şark Cephesi kumandanı
Kazım Karabekir Paşaya gönderilen 45 000
Liranın 8 000 lirası ile kurulduğunu

Adigelerin kuzey Kafkasya için Uedışe (altın bahçe) ismini kullandıklarını, Uedışe olarak anılan bölgenin batıda Karadeniz,doğuda Hazar denizi,güneyde Terek nehri,kuzeyde ise don nehri ile çevrili bulunan bölge olduğunu ve bir zamanlar tüm bu toprakların adige vatanı olduğunu biliyormusunuz ?

Ünlü Adige Ozanı Paş|e Beçmırze'nin 60 yaşındann sonra okuma yazma öğrendiğini ve kendi oluşturduğu arap harfli adige alfabesi ile eserlerini yazdığını biliyormusunuz ?

Erzurum Kongresi'ne katılan delegelerden
Hüseyin Rauf Orbay(Abaza)
Bekir Sami Kunduk (Asetin)
Ibrahim Süreyya Yigit (Abaza)
Muzaffer Kılıç(Abaza)
Rize Delegesi Avukat Hakkı Bey (Abaza)
Suşehri Delegesi Ismail Hakkı Bey(çeçen)
Bekir Kubat(Asetin)
Osman Nuri Tufan(Dağıstanlı)
olduğunu...

Sivas Kongresi'ne katılan delegelerden
Hüseyin Rauf Orbay(Abaza)
Bekir Sami Kunduk (Asetin)
Hakkı behiç bey (Adige)
İbrahim süreyya bey(Abaza)
Emir Marşan paşa (Abaza)
Ömer Mümtaz Tanbiy(Kaberdey)
Hikmet Boran bey(Abaza)
Muzaffer Kılıç bey(Abaza)
Osman Nuri Tufan bey(Dağıstan)
Rize delegesi Osman bey(Abaza)
Manyaslı Yusuf bey(Adige)
Uzunyaylalı Kamil polat bey(Kaberdey)
olduğunu...

1567 yılında Hazar denizi kenarında başlayan ve 1864 yılında Kuban vadisinde ve Karadeniz kıyısında son bulan Kafkas-Rus mücadelesinin 297 sene devam ettiğini biliyormusunuz ?

Sivas Kongresine katılan
delegelerin misafir edilip ağırlanması
ve emniyetlerinin sağlanmasında
Daha sonrasında ise 3.kolordunun
iaşesinin temininde
Sivas ve Uzunyayla yöresi beylerinin
çok önemli yardımları olduğunu...
Maraş işgali ile mücadeleye giden
Kılıç Ali bey'in Pınarbaşına uğradığını
kendisine At ve Gönüllü asker
verildiğini...

Ju Hacı Ömer Efendi
Müftü Benejij hacı Mehmet Efendi
Aşkhot Hacı Mejid Efendi
Getejko Hüseyin Efendi
Encümen üyesi Lak Osman efendi
Karaçay Yusuf Canakayıt efendi
Belediye reisi Lo Mahmut efendi
Nefiko Osman Efendi
Gibi Çerkes beylerinin bizzat giderek
Sivas kongresinde izleyici olarak
bulunduklarını...biliyormusunuz?

1500 lü yıllardan itibaren Adigelerde salgın hastalık bulunan evin damına siyah bayrak dikilmek sureti ile hastalığın yayılmaması için çevrenin ikaz edildiğini biliyormusunuz ?

Eski Adige geleneğinde büyüğü sağ olan kişinin ismi ile çağrılmadığını biliyormusunuz ?

Arkeolojik kazılarda anlaşıldığına göre kafkasyada bakırın işlenmesinin sümerlerden öncesine dayandığını biliyormusunuz ?

Türk Milletinin ata sporu sayılan Güreş'te
Türkiye Cumhuriyetinin çıkarttığı Dünya ve
Olimpiyat Şampiyonlarının
Yaşar DOĞU
Hamit KAPLAN
Adil CANDEMİR
Mahmut ATALAY
hepsininin Kuzey Kafkasyalı Çerkesler
olduğunu


Beşiktaş Kulübünün Bir Çerkes Aydın'ı
önderliğinde
Mehmet Fetgerey
Şöenu kurulduğunu.

Yaklaşık 1200 km uzunluğundaki Kafkaslar
üzerinde Elbrus (oşhamafe) 5642 m.
Diktau 5204 m.
Koştantau 5151 m.
Puşkin 5100 m.
Şhara 5068 m.
Cangitau 5058 m.
Kazbek 5033 m.
yüksekliğinde doruklar bulunduğunu
Bu doruklarda 1424 km2.lik alan kaplayan
2200 buzul bulunduğunu...

İngilizcede Beyaz ırk için kullanılan Circassian "Kafkasyalı" teriminin ilk kez Johann Friedrich Blumenbach tarafından 1795'te yayınlanan 'İnsan Cinsindeki Doğal Farklılıklar' adlı kitabında kullanıldığını. Blumenbach'ın, Kafkas Dağları civarında yaşayanları (yani Gürcüler ve Çerkesler) Beyaz ırkın 'ilk' ve 'en güzel' temsilcisi olarak gördüğü için bu adı verdiğini biliyormusunuz?

1600'lü yıllarda Adigelerin gerek çar tarafından gönderilen öğrencileri eğiterek,gerekse moskovaya eğitmenler göndererek rusları özellikle demircilik ve silah yapımı konusunda eğittiklerini biliyormusunuz ?

1921'de Moskova'daki görüşmelerde Kemalist heyetin Güney Kafkasya'daki uzlaşmalara karşılık Kuzey Kafkasya meselesinde Bolşeviklere tam destek önerdiğini,Kuzey Kafkasya bölgesinde verilecek ödünlere karşı Kemalistlerin Bolşeviklerden siyasi destek, silah ve cephane, dış ilişkiler alanında ise Ermenistan'ın bazı topraklarının Azerbaycan'a teslim edilmesini istediğini biliyormusunuz ?

Osmanlı İmparatorluğuna sürülen Çerkeslerden
bir kısmının Kafkasyaya geri dönmek istediğini
Fakat bunun Osmanlılar ve Ruslar tarafından
sınırın her iki tarafına yerleştirilen 25 000 kişilik
silahlı birlik tarafından engellendiğini?

Bu günkü Dar-ül aceze'nin Abhazların Kozba ailesinden Halil Rıfat paşanın oğlu Mahmut Celaleddin paşa tarafından kurulduğunu biliyormusunuz ?

Halide Edip'in aslen Adige olduğunu fakat mensubu olduğu kendi halkına karşı takındığı aşağılayıcı tutum nedeni ile Cumhuriyet sonrası Adigelerin ismini bile anmadıkları bir Türk ünlüsü olduğunu biliyormusunuz ?

Amasya Tamimi Yeni Cumhuriyetin kuruluş
manifestosu olarak kabul edilir O Dönemde
Amasya vilayetinde :
Emniyetten sorumlu birliklerin başında
5.Kafkas Tümenin'nin Geldiğini; Tümen
komutanı Cemil Cahit Toydemir,
Alay komutanı Şemsettin Jular,Tabur
komutanı Osman Onarak gibi pek çok
üst düzey komutanın Çerkes olduğunu
Yörenin Asayişten sorumlu bir diğer birliği
olan Amasya Jandarma kumandanlığının
başında bulunan binbaşı ömer bey'in
Çerkes olduğunu...
Yörede Pontus rumlarının yarattığı teröre
karşı oluşturulan Milis güçlerinin başında
(Berzeg Kazım bey,Berzeg Ekrem bey,
Zeşo Tahir,Şetoh Musa gibi)Pek çok milli
Mücadele yanlısı Müfreze kumandanının
bulunduğunu...
Bunların Mustafa Kemal'in Samsun'a ayak
Bastığı andan başlayarak bölgedeki
seyahati boyunca güvenliğini sağladıklarını?

Kuzey Kafkasyadaki 4 özerk cumhuriyetin
toplam yüzölçümünün 91 100 km2
Karaçay Çerkes özerk bölgesi ve Adige
özerk bölgesi dahil edildiğinde 111 800
km2 olduğunu...

Tüm Kuzey Kafkasya'nın toplam yüzölçümünün 254 300 km2,Tüm kafkasyanın
yüzölçümünün 440 400 km2 olduğunu...

Kanûnî Sultan Süleyman,Sultan İkinci Abdülhamid ,Sultan Mehmed Reşad ,Sultan Beşinci Murad ve bugün Osmanlı hanedanının vârisi olan Osman Ertuğrul Efendi'nin annelerinin Çerkes olduğunu biliyormusunuz ?

M.Ö. VIII - VII yüzyıllarda Kafkasyada
Demirin kulanılmış olduğunu,Demirden
kılıç ve çeşitli avadanlıklar yapılabildiğini
Kaynak: Arkeolog E.P.Alexeyev.

Kumuk Türkçesinin 1918 Kuzey Kafkasya halkları ulusal kurultayında tüm Kuzey Kafkasya'nın birleştirici ortak dili sayıldığını ve 11 Mayıs 1918'de kurulan Birleşik Kafkasya Cumhuriyeti'nin resmi dili olarak kabul edildiğini biliyormusunuz ?

Akdenizin köklü yunan medeniyetini kuranların ecdadımız diye ilan ettikleri dokalyon (deucalion) Kafkasyalı bir muhacir olduğunu biliyormusunuz ?

Doğu medeniyetinin öncüleri olan İranlılar Kafkas'ı insanlığın beşiği olarak kabul ederler.

İran menşeli zend-avesta* mukaddes rivayetlerinde Kafkastan Guhukaf adıyla bahsedildiğini,Elbruz ve Kazbek dağlarının da tanrıların yuvası olarak kabul edildiğini biliyormusunuz ?


Derleyen : Sinan ERCAN

CERKESLER'DE KADIN

ADİGELERDE KADININ YERİ

Hanceriy bir yazısında Şöyle bir olay anlatır :

Yaşlı bir Adige kadınının savaşta üç oğlu varmış.

Bunlardan ikisi cephede can vermişler ve kadının son kalan oğlunu da kanlar içerisinde can çekişirken bir atın sırtında kapıya getirmişler bir gün.

Yaralı adam kapısının önüne gelir gelmez bir kelime dahi söyleyemeden boş bir çuval gibi atın üzerinden yuvarlanıp, anasının ayakları dibine düşmüş ve oracıkta can vermiş.

Kadın hiç bir telaş göstermeden oğlunu getirenlere dönüp sormuş – oğullarım yiğitçe savaştılar mı ?

Diğerleri cevaplamışlar – Evet, kahramanca savaştılar,düşman karşısında asla geriye dönmeksizin yiğitçe mücadele ettiler.

Kadın bu sözü duyduktan sonra ancak ölen oğulları için ağlamağa başlamış. Bir yandan ağlayıp bir yandan "babalarına yakışır şekilde yaşayıp ölen yiğit oğullarım,güzel evlatlarım " diyerek ağıtlar yakıyormuş. Kadın bir an duralamış ağlamasını kesmiş ve şöyle söylemiş: "Hayır ben şanssız,bahtsız bir kadın değilim,yüreğim rahat oğullarımın akibetlerini bilerek,yiğitçekahramanca öldüklerinden emin olarak evlatlarım için ağlayıp yas tutacağım,ama şanssız ve bahtsız değilim.

Hanceriy bu olayı anlattıktan hemen sonra ekliyor ve şöyle diyor devamında : Gördünüz mü Adige kadınını, onun mitolojideki kadın kahramanlardan farkı nedir ?

Dışarıdan Kafkas halklarını gözlemleyenler açısından ele alacak olursak bunların pek çoğu Adigelerin kadına bakış açısını tam olarak kavrayabilmiş değillerdir,hala da böyleleri vardır günümüzde.

Kadının özgürlüğünü sınırlayan doğu kültürleri ile Adige kültürünü bir tutanlar maalesef hala mevcut .

Elbetteki bu kanaat büyük bir yanılgı olduğu gibi bu tür düşünenleri haklı çıkartacak hiç bir örnek te gösterilemez.

Hanceriy bir başka yazısında Adigelerin kadına bakışlarının Asya’daki diğer müslüman halklar gibi olmadığına örnek olarak Met çunatıko Yusuf İzzet paşadan naklen şöyle söyler : " Doğu toplumlarında olduğu şekilde Adigeler’de kadın ağır işlerde çalıştırılmaz.

Onlarda adet olduğu şekilde bizde erkekler bir kenara çekilip kadını sert yamaçlarda ziraat işlerinde,tarım işlerinde bahçe işlerinde çalıştırmazlar…"

Adigelerde erkeğin kadına el kaldırdığı , küfrettiği veya aşağılayıcı sözler söylediği duyulmuş görülmüş değildir.

Ve bu tür hareketler çok büyük bir ayıp olarak karşılanır toplum tarafından.

Dolayısıyla da Adigelerin kadına bakışlarını islamın yaklaşımıyla aynı görmek ve Adigelerin kadını müslüman doğu toplumlarının bakış açısı ile değerlendirdiğini söylemek doğru değildir.

Adige töresinin kadına verdiği değeri ve kadına bakışını yansıtan pek çok örnek vardır söylencelerimizde.

Mesela Seteney guaşe,Adiyuh, Meliçıphu,Dahenağue,Laşın ve benzeri pek çok örnek görebilirsiniz bu konuda.

Söylencelerden örneklediğim bu kadınlar hepsi aynı veya birbirinin benzeri karakterde değillerdir,onlara dair anlatılan olaylar da belki birbirinin zıddı olaylardır fakat bunların hepsinde Adige kadınına dair,Adigelerin kadına bakışına dair güzel örnekler bulabilirsiniz.

Bu söylencelerde örneklerini görebileceğinin bakış açısı ve değerlendirme biçimi bir kaç yüzyıldan günümüze kadar önemini yitirmeksizin devam edegelen bir Adige töresidir.

Mesela Seteney Guaşe'yi ele alalım.Onun Mitolojideki yeri diger kahramanlarla kıyaslandığında hiç te küçümsenmeyecek kadar önemlidir.Hatta daha ileri giderek "belki de seteney guaşe olmaksızın nart destanları bu günkü önemini kazanamazdı" diyebilirim.

V.İ.Abaev bu konuda şöyle söyler: "Eğer Nart destanlarından bir erkek kahraman eksilse bir şey olmaz ama Seteney bu destanların -olmazsa olmaz-karakteridir."

Şoten Askerbiy "Kadının üstünlüğünü ve değerini gösteren bu destanın bir benzerinin dünya kültürlerinde ve mitolojilerinde olmadığını" söyler bir yazısında.

Nart destanlarındaki erkek kahranmanların pek çoğunun öldüğünü veya bir şekilde yaşamlarının son bulduğunu görürsünüz fakat bu destanların hiç bir yerinde Seteney Guaşenin öldüğünü söylemez,bir yoruma göre bu onun yaşamının son bulmasını kabullenemeyen o halkın isteğinden ve destanı bağlayış biçiminden kaynaklanır.

Çünkü Seteney güzeldir,akıllıdır,alımlıdır,o nartların annesidir,danıştıkları akıl hocalarıdır,ileri görüşlülüğü ile onların gözüdür,sevecenliği ve ile iyiyi ve güzeli gösterendir,namuslarıdır kısacası.İncelediğinizde dürüstlük ve açıksözlülükte seteney'i gölgede bırakabilecek bir başka tanrı yoktur Adige mitolojisinde.

Günümüzde bile seteney güzelliğin,dürüstlüğün,ileri görüşlülüğün,asaletin ve aklın bir tarifi gibi görülür, bu gün bile Adigeler,Abhazlar,Asetinler kadını yüceltmek ve methetmek istediklerinde " o seteneydir, seteney gibidir" vb. İfadeler kullanırlar.

Bir diğer örnek olarak meliçiphu'ı alırsak o seteney gibi bilge,güzel,akıllı değildir mesela. Bu söylencenin ortaya çıktığı dönem ataerkil topluma geçildikten sonraki zamandır. Bu söylencede verilmek istenen mesaj " gerçek kadın güzelliği ile değil aklı ile kendisini kabul ettirendir " şeklinde özetlenebilir kısaca.

Buradaki kadın kahraman küçük ve zayıf,sıradan,hatta komik bile denebilecek bir kişiliktir ilk bakışta, fakat incelendiğinde görülürki burada da kadının toplumdaki yerine,önemine ve Adigelerin kadına bakışına dair pek çok örnek vardır.

Adigeler kadına en çok değer veren halklardan biri olagelmişlerdir herzaman.Gerek toplumu ilgilendiren genel işlerde,gerek kendi cemiyeti ve dar çevresi,gerekse aile çevresi içerisinde her zaman kadının çok önemli bir yeri ve değeri olagelmiştir.

Bütün bunların ötesinde sadece Adige töresini incelemiz bile kadının yeri ve önemi konusunda yeterince bilgi sahibi olmamız için yeterlidir.

Hanceriy bir yazısında Kadına gösterilen saygının Adige töresinde en önemli geleneklerin başında yeraldığını belirterek şöyle söyler : Öldürülen birinin intikamını almak için kılıç elde yola çıkan bir grup, araya bir kadın ricacı girdiğinde yollarından döner ve silahlarını bırakırlar.

Bu ve bunun benzeri örnekler pek çoktur eski Adige söylencelerinde.

Eskilerde tüm toplumu ilgilendiren önemli konularda kadınlara danışıldığı zamanlar ve bu tür olayları anlatan pek çok örnek vardır. Fakat zaman içerisinde Adigelerde de kadın toplum işlerinden çekilmiştir , fakat yinede aile ve toplumdaki saygınlığı aynı şekilde günümüzde de devam etmektedir.

Adige töresinde kadına saygı sadece namus kavramı ile açıklanamaz. Erkek için öngörülmeyen pek çok hak kadına verilmiş ve saygı bu ilişkilerin temeline olmazsa olmaz koşul olarak konulmuştur.

Bir kadının hatırını kırmak,onu incitmek ve ona karşı saygısızca davranmak en ayıp işlerden biri olarak görülür.

Adigelerde kadına verilen değer yaşamın her alanında belirgin bir biçimde gözlemlenebilir.

1829 yılında Kafkasyada bulunan Belçikalı bir bilimadamı olan Jan şarl de bess şöyle anlatır kitabında : "Bir atlı yolda bir kadın ile karşılaştığında,atından iner ve atını kadın'a verir binmesi için;eğer kadın bunu kabul etmezse adam atının gemini tutarak kadına gideceği yere kadar yaya olarak eşlik eder."

Bir atlı yolda bir erkekle karşılaştığında eğerinin üzerinde hafifçe doğrulup onu selamlaması yeterli idi,fakat eğer bir kadınla karşılaşmışsa atından inip onu selamlamak ve ona bir süre eşlik ettikten sonra yoluna devam etmek gerekirdi.

Bir gurup erkeğin oturduğu bir odaya kadın davet edildiğinde veya öyle bir ortama kadın geldiğinde kadın en iyi yere oturtulur ve erkekler ayağa kalkarak ona güzel sözler söylerler gönlünü alırlardı. Sofrada olanın iyisi kadına ikram edilirdi,odada bir kadın olduğu sürece sert bir ifade ile konuşulmaz.kötü söz ve küfür benzeri kelimeler kullanılmaz,bu tür konuşmalar kadına duyurulmazdı.

Kadının gözü önünde hayvanlar kamçılanmaz,onlara vurulmaz,bir yolculuğa çıkılacaksa, kadınlar sürücünün at'ı(veya öküzü) kamçıladığını görmeyecek şekilde oturtulurlardı.

Çeşmelerde veya derelerde kadın suyunu doldurup işini bitirmedikçe atlılar oraya atlarını sulamak için girmezlerdi.

Dörtnala giden atlı eğer kadınların olduğu bir yerden geçiyorsa yavaşlardı,silahını göstererek tutmaz,kadının olduğu yerde silah çıkmazdı.

Eğer erkek bir kapı önünden geçerken bir kadının odun kırdığını veya benzer ağır bir iş yaptığını görürse yanına gider o işi kadının elinden alıp kendisi yapar ve sonra yoluna giderdi.

Yolculukta kadının rahat etmesi için azami özen gösterilir, eğer dağda,ormanda veya yolda yemek yenecekse kadına yemek yaptırılmaz bu iş erkekler tarafından yapılırdı.

Görüldüğü gibi Adige toplumu töresinin gereği olarak kadını en üst mertebede tutmakta ve ona hakettiği değeri vermektedir.

Bunun yanısıra büyük sıkıntılar çekip baskılara uğrayan,pek çok hakkı gaspedilen kadınlar da olmuştur toplumumuzun içerisinde.Fakat bunun asıl sorumlusu Adige toplumu ve töresi olmayıp sonradan pek çok geleneğimizin deforme olmasına yolaçan din kaynaklı davranış biçimleri ve bunu kendi çıkarları için en iyi şekilde kullanan feodalitedir.

Bu tür istisnalar hiç bir zaman Adige toplumunu ve töresini tümüyle sorumlu kılmaz ve kapsamaz fakat yinede günümüzde bile o dönemlerden kalmış ve Adige kültürüne uygun olmayan pek çok hatalı davranış biçimi hala muhafaza edilmektedir maalesef.

Mıjey Mihail. Adige töresi ve bugünümüz- İsimli kitabından alıntı.

Adige Psalhe gazetesi 12.5.2001 Nalçik

Çeviri : Ergün YILDIZ


Not: Yazida vurgu yapilan Islam dogu kulturune ait islam anlayi$idir tahmin edilebilcegi gibi islamdaki kadinin yerinden bahsedilmemektedir!!!

19 Ağustos 2007 Pazar

POLONYA'DAKi BE$ ÇERKEZ PRENSi

(Martin Kruscynski)
(ingilizce'den çeviren: Mustafa Naç)
Polonya'ya yerle$en be$ Çerkes prensi ülkeleri Kuzey Kafkasya'dan gelmi$lerdi. Kuzey Kafkasya, Terek ve Kuban nehirleri arasinda batidan doðuya uzanan topraklardir. Tatarlar buraya Be$tan, Ruslar ise Piatyhorje diyorlardi. Fakat asil ismi "Kabarda" idi.

Kabardaylar ve onlara akraba olan Bes(le)neyler ya$iyordu burada. 15-16'nci yüzyillarda baðimsiz bir ülke oldular. Bu devlete Ruslar "Cherkassy", Polonya ve Litvanyalilar "Petyhorcy" adini vermi$lerdi. Kirim Tatarlari'yla iyi ili$ki içindeydiler. Kabardey sava$çilari, kom$u dü$manlara kar$i Kirim Tatarlari'na yardim ediyordu.
1555-1560 yillari arasinda Kabarda ülkesi Rus egemenliðine girdiði siralarda Ukrayna prensi Dymitro
Wisniowiecki Polonya'yi terk edip Kirim Tatarlarina kar$i sava$maya Rusya'ya gitmi$ti.

Dymitro Wisniowiecki, ayni zamanda yüz sene sonraki Polonya Krali Michal-Korybuth Wisniowski'nin dedesidir. O tarihlerde Polonya, Ukrayna, Beyaz Rusya ve Litvania ülkerleri tek bir devletti.

Dymitro Wisniowiecki bu sava$ta kendi Kazak ordusuyla büyük ba$arilar elde etmi$ti. Kendisi de aslen bir Kazak olup Kazak "Zaporozha" birliðinin de kurucusuydu.

Çar Korkunç ivan onu Kabarda Valiliðine atadi. Dymitro ve diðer Kazaklar Kabarda ülkesini yillarca iyi ve hö$görülü bir $ekilde yönetince bir çok Çerkes sava$çisini da yanina kazanmi$ oldu.
Fakat 1561 yilinda Çar Korkunç ivan Polonya'ya saldirmaya karar verdiðinde, Prens Dymitro artik Rusya'da kalamayacaðini anlami$ti ve ülkesini Ruslara kar$i savunmak için Ukrayna'ya geri döndü.
Bu harekete oldukça öfkelenen Korkunç ivan'in $öyle dediði anlatilir: "Dymitro bize bir köpek olarak geldi ve bir köpek olarak geri döndü".

Ve sonunda Prens Dymitro 1563'de Moldova'da yakalanip istanbul'a Türk Devletine teslim edildi. Türkler de onu Tatarlar'a kar$i yaptiði sava$lardan dolayi idam ettiler.

Bir kaç ay sonra ise bir grup Çerkes Prensi-Dymitro ile dostane il$kilerinden dolayi-kendi Çerkez sava$çilarindan bir grubunu Kabarda'daki Rus egemliðine kar$i i$birliði için Polonya'ya gittiler.
Korkunç Çar bu prensleri kendince ölüme mahkum etmi$ti.

1561 yilinin Aðustos ayinda Polonya Krali Çerkesya'dan gelecek olan tüm sava$çilari kabul edeceðini kendisinin özel "Kralin Kitabi"na yazarak ilân etmi$ti. Böylece 1562'de be$ Kabardey Prensi yurtlarini terkedip aile ve sava$çilariyla birlikte Polonya'ya geldiler. Polonyali tarihçiler bunlarin 300 ki$i olduðunu yaziyor.
Polonya krali onlari büyük bir $eref ve hediyelerle kar$iladi. Bu kar$ilama $ekli Çerkesleri çok memnun etmi$ti.
Polonya'ya gelen Çerkez Prenslerin adlari $öyledir:

Kasim Kambulatowicz (Czerkaski), Gawrila Kambulatowicz (Czerkaski), Onyszko/Aleksander Kudadek (Czerkaski- çok ünlü bati Çerkasya Prensi Sibok/Wasyl Konsaukowicz'in oðlu, ayni zamanda da Temruk Szymkowicz, Sibok'la akraba idi), Solgien Szymkowicz (Czerkaski-Szymek Temruk'un oðlu), Temruk Szymkowicz (Czerkaski-Szymek Temruk'un oðlu).

Korkunç ivan, Çerkes Prensleri'ni tekrar kazanmak için Aleksiej Klobukov'u temsilci olarak Polonya'ya yolladiysa da, sonuç alamadi. Çerkesler'in çoðu Ortodoks, bazilari Pagan dinine mensuptu. Daha sonra bir kismi Ukrayna Ortodokslari'na katildi, bunlarin üst sinifindan olanlarsa Polonya'li Katolik oldular.
Prens Solgien ve Prens Temruk, Polonya ordusundaki özel Çerkes/Kazak birliðinin kumandanliðina getirildi. Fakat Çerkes komutanliðinda, sava$çiliðini en güzel örneklerini Prens Temruk gösteriyordu. Bir çok yazili belge onun kahramanliklarindan bahseder. Örneðin, 13 Nisan 1572 de, güçlü bir Türk ordusu Moldova'da Polonya ordusuna saldirdiðinda bütün Polonya birlikleri panik halinde sava$ meydanini terk ettiklerinde, bir tek Prens Temruk ve yanindaki Çerkes sava$çilari meydaninda kalmi$ ve Polonya birlikleri geri dönene kadar sava$mi$tilar.


Prens Temruk'un cesaret dolu ba$arilari ödülsüz kalmadi tabii; Polonya krali onu Polonya aristokrat sinifina yükselten bir ni$an verdi. Ve ayni zamanda ona Polonya, Litvanya ve Ukrayna'nin ortak "Podolie" bölgesinden, büyük malikaneler verildi.

Gün geçtikçe bu be$ Çerkes Prensi çok güçlü, zengin ve nüfûz sahibi olup hepsi de Podolie bölgesine yerle$tiler. Her yil yeni Çerkes sava$çilari Polonya'ya gelip bu özel Çerkes/Kazak birliðine katilmaya devam ediyordu. Bir kaç yil sonra bu özel birlikler öyle güçlendiler ki, artik Polonya ordusunun ayrilmaz bir parçasi haline gelmi$lerdi. Ta ki 1795 yilina kadar.

O yil Rusya, Prusya ve Avusturya Polonya'yi i$gal etti ve burayi parçalara böldü. Dolayisiyla Polonya ordusundaki Çerkeslerin sayisi azaldi ve onlarin yerlerini artik daha çok Polonyali, Ukraynali ve Tatar askerler aliyordu. Fakat bu özel birlikler hiç bir zaman Çerkes görünümünü ve karakterlerini kaybetmediler. $öyle ki; Çerkes adetleri, Çerkes silahlari ve Çerkes sava$ taktiklerini korudular ve devam ettirdiler.
Bu Çerkes Prensler'in çocuklari zamanla Polonya toplumunda asimile oldu. Fakat mizaçlarini ve sava$ma isteklerini - özellikle can dü$malari Ruslara kar$i - her zaman korudular. Ruslar Ukraynayi i$gal ettiklerinde ise, Polonya'daki Çerkesler varliklarini kaybettiler.


Günümüzün Polonya'li tarihçileri, bu be$ Çerkes Prensi'nin Polonya ordusunun evrimi için sarfettikleri muazzam etkiyi kabul ediyorlar.

15 Ağustos 2007 Çarşamba

R U S S I A N - C I R C A S S I A N W A R & G E N O C I D E

The massacre of the Circassians, a forgotten people, serves as the subject of Stephen D. Shenfield’s essay. The Circassians were forced to resettle after the tsarist conquest of their territory. Their homeland rested in the northwestern Caucasus and on the northeastern shore of the Black Sea--along the southern border of the Russian empire. Before the Russian invasion, Circassia possessed two million people and an area of 55,663 square kilometers. They fought against Russian invasions from 1763-1864 and ultimately were defeated, with many Circassians being deported to Turkey. The decision to deport the Circassians came in 1860; the Russians invaded from the north, accompanied by mobile columns of riflemen and Cossack cavalry; four thousand Circassian families left for Turkey. In 1862, Russian soldiers burned Circassian villages and trampled the crops; those who fled died in the forests and mountains of hunger and exposure. The Russian General Babich took his soldiers south, burning Circassian villages along the way. In May 1864, the remaining Circassians bonded together in a frenzied battle and emerged triumphant over the Russian invaders; the victory, however, proved to be short-lived because the Russians returned with more artillery and soundly defeated the Circassian men and women; dissatisfied by only killing the Circassian adults, the triumphant Russian soldiers sought out the children and shot cannon shells at them.


It was really the first intentional large-scale genocide of the modern times, as well as the model case of the consequent tradition of ethnic cleansing. It was also the largest single genocide of the 19th century.

The Circassian genocide ended at about same time with the launching of the Jewish deportations in 1880s, when more than three million Circassians had been expelled from the territories occupied by Russia. The numbers of those who were killed, are not known. Anyway,
it meant 90 per cent of the whole Circassian population. Anssi Kullberg, ''The Eurasian Politician'' - October 2003

OSMANLI ARŞİVLERİNDE ÇERKESLER İLE İLGİLİ BELGELER

Osmanlı dönemine ait arşivlerde Çerkesler ile ilgili (özellikle sürgün dönemine ait) bir çok belge bulunmaktadır. Aşağıda bu belgelerden bir bölümü başlıklar halinde verilmiştir. Belgelerin çokluğu nedeniyle sadece küçük bir bölümü yer almaktadır. Belgelerin tamamına T.C. Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü web sitesinden ulaşılabilir.

Tarih: 02/R /1290 (Hicrî) Dosya No:455 Gömlek No:52 Fon Kodu: A.}MKT.MHM.
Kafkasya'dan göç etmek isteyen Çerkes kabilelerinden, evvelce Memalik-i Mahruse'ye hicret etmiş olanların akrabalarına öncelik verilerek peyderpey kabul edilecekleri.
Tarih: 11/S /1277 (Hicrî) Dosya No:193 Gömlek No:46 Fon Kodu: A.}MKT.MHM.
Çerkes muhacirlerinden bir kısmının iskan için Sivas'a izamı.
Tarih: 02/Z /1277 (Hicrî) Dosya No:480 Gömlek No:70 Fon Kodu: A.}MKT.UM..
Daha önce Siroz'a iskan olunmaları için gönderilen Çerkes Altıkesek kabilesinden altmışbeş kişinin Sivas'da yerleştirilmesi.
Tarih: 24/Za/1275 (Hicrî) Dosya No:284 Gömlek No:40 Fon Kodu: A.}MKT.NZD.
Kuban havalisinde bulunan çerkeslerden Dersaadet'e gelen beşyüzdoksanüç nüfusun yerleştirilmesi ve tayinatlarının verilmesi.
Tarih: 04/R /1276 (Hicrî) Dosya No:147 Gömlek No:43 Fon Kodu: A.}DVN.
Çerkes Anaçok Kabilesi'nden ve Rusya tebeasından muhacirlerin Osmanlı Devleti tarafından gösterilen yerlerde iskan edilenlerinin listesi.
Tarih: 08/Za/1276 (Hicrî) Dosya No:407 Gömlek No:32 Fon Kodu: A.}MKT.UM..
Çerkez muhacirlerinden Altıkesek Kabilesi'nin Tabnogay Takımın'dan Bozok'da iskan edileceklerinin İzmit tarikiyle gönderildikleri ve bunların vusüllerinde Bozok'a yerleştirilip yevmiyelerinin verilmesi.
Tarih: 30/M /1278 (Hicrî) Dosya No:230 Gömlek No:16 Fon Kodu: A.}MKT.MHM.
Çepni karyesinde bulunan araziye Çerkezistan'dan gelen muhacirlerin yerleştirilmesi.
Tarih: 01/C /1278 (Hicrî) Dosya No:382 Gömlek No:70 Fon Kodu: A.}MKT.NZD.
Samsun'a gelen Çerkes muhacirlerinin geçici olarak Yozgat'ta iskan edilmesinin uygun olduğu, ileride sürekli iskan edilecekleri yerlere gönderilmeleri.
Tarih: 17/M /1281 (Hicrî) Dosya No:303 Gömlek No:89 Fon Kodu: A.}MKT.MHM.
Kosova sahrasında iskan edilmek üzere gönderilen Çerkez muhacirlerine iyi muamelede bulunulduğu.
Tarih: 28/Z /1298 (Hicrî) Dosya No:1338 Gömlek No:23 Fon Kodu: DH.MKT.
Kafkasya'dan Dersaadet'e gelen Çerkes muhacirlerinin zaruri masrafları için gerekli olan meblağın tesviyesi talebi.
Tarih: 21/C /1304 (Hicrî) Dosya No:2 Gömlek No:14 Fon Kodu: Y..PRK.DH..
Adapazarı'nın Sapanca Nahiyesi'ne bağlı Şadiye Karyesi'ndeki Çerkes muhacirlerin erkek nüfusu ve hane miktarı.
Tarih: 22/B /1304 (Hicrî) Dosya No:1413 Gömlek No:33 Fon Kodu: DH.MKT.
İkiyüz hanelik bir Çerkes muhacir kafilesinin yakında Kerç üzerinden Osmanlı ülkesine geleceği ve çoğunun sefer masraflarını tedarikten aciz oldukları bildirildiğinden gereğinin ifası.
Tarih: 30/Ş /1322 (Hicrî) Dosya No:526 Gömlek No:1 Fon Kodu: A.}MKT.MHM.
Rusya'nın Kuban vilayeti ahalisinden ve Çerkes kabilelerinden hicretle gelecek muhacirlerin Ankara vilayetine nakil, iskan ve masraflarının karşılanması.
Tarih: 29/Ca/1278 (Hicrî) Dosya No:522 Gömlek No:18 Fon Kodu: A.}MKT.UM..
Trabzon'a gelmiş olan Çerkes ve Nogay muhacirlerinin sayılarında hayli artış olduğundan bunlardan bir kısmının, Sivas, Urfa ve Diyarbakır eyaletlerine sevkine kadar Trabzon'da barındırılmaları.
Tarih: 24/C /1304 (Hicrî) Dosya No:1405 Gömlek No:98 Fon Kodu: DH.MKT.
Sapanca'da Çerkeslerle Gürcüler arasındaki düşmanlığın bertaraf edilmesi için tarafların ileri gelenlerinden bir kaç kişinin sıkı bir şekilde uyarılmak üzere Dersaadet'e çağırılmaları için İzmid mutasarrıf vekiline yazı gönderilmesi.
Tarih: 03/Ra/1277 (Hicrî) Dosya No:156 Gömlek No:50 Fon Kodu: A.}DVN.
Dersaadet'e gelip Üsküdar'da bekleyen Çerkes Kabartay muhacirlerinden Anzavar Kabak Kabilesi mensublarına yevmiye tahsisi ile bunların Sivas'ta yerleşmelerine müsaade edilmesi.
Tarih: 28/C /1294 (Hicrî) Dosya No:128 Gömlek No:14 Fon Kodu: Y..EE..
Çerkesler ve Abazalara iane toplanmasına çalışılacağı, yeni icad tüfek ve rovelverferin ise Mısır askerinin izinli olanlarının silahlarından tedarik edilerek gönderileceğine dair Mısır Hidiviyeti'nden telgrafname.
Tarih: 24/Za/1275 (Hicrî) Dosya No:284 Gömlek No:40 Fon Kodu: A.}MKT.NZD.
Kuban havalisinde bulunan çerkeslerden Dersaadet'e gelen beşyüzdoksanüç nüfusun yerleştirilmesi ve tayinatlarının verilmesi.
Tarih: 17/Ra/1277 (Hicrî) Dosya No:430 Gömlek No:11 Fon Kodu: A.}MKT.UM..
Sivas Uzunyayla'da iskan olunacak Çerkes Muhacirleri için Gedikçik kazası ahalisinin inşa ettirdiği evleri hibe etmesinin ilanı ve kaza müdürü ile meclis azalarının taltifi.
Tarih: 25/R /1277 (Hicrî) Dosya No:435 Gömlek No:43 Fon Kodu: A.}MKT.UM..
Sivas'ın Uzunyaylası'na iskan edilen Çerkes muhacirinin evlerinin bir hizmet olarak Alacahan, Kangal, Aşudu ve Tenos kazaları ahalilerince inşa edildiği bu husustaki mazbataların takdimi.
Tarih: 15/Ş /1277 (Hicrî) Dosya No:210 Gömlek No:63 Fon Kodu: A.}MKT.MHM.
Ankara sancağına gönderilmiş olan muhacirinin bir kısmının Uzunyayla'da iskan olunmak arzusunda bulundukları.
Tarih: 13/L /1277 (Hicrî) Dosya No:760 Gömlek No:71 Fon Kodu: A.}MKT.MHM.
Kastamonu'da iskan edilmek üzere gönderilen Çerkez muhacirlerinin Sivas, Uzunyayla'ya gitmek istemeleri üzerine ne yapılması gerektiğine dair emir verilmesi talebine dair.
Tarih: 15/Z /1277 (Hicrî) Dosya No:356 Gömlek No:39 Fon Kodu: A.}MKT.NZD.
Çerkes muhacirlerinden ve Altı Kesek Kabilesi'nden İshak Efendi ile Saduka ve Mehmed nam kimselerin kabileleriyle Bursa'dan Uzunyayla'ya nakl ve iskanları.
Tarih: 1199 (Hicrî) Dosya No:21 Gömlek No:1011 Fon Kodu: HAT
Şeyh Mansur kasasına dair Soğucuk tarafından Çerkes lisanıyla gelen mektup ve tercümesi arz edilmiş olduğu ve Soğucuk'a bir vezir başbuğ ile top ve mühimmat gönderildiği ve hediyelerin de gönderilmek üzere olduğu ve Şeyh Mansur'a ve kabailin celbine ne veçhile yardım lazımsa Soğucuk muhafızına yazılacağı ve Ruslar ahdi nakz ederler ise Kabartaylar, Lezkiler ve Abaza ve Çerkes ve Tatarlardan birer kol Balta üzerine ve Kırım tarafına sevk olunacağı ve donanmanın da hareketi hakkında arz olup yukarısında Abdülhamid I'in gayret gösterilmesi ve tanzimleri hakkında benim vezirim başlığıyla hatt-ı hümâyûn vardır.
Tarih: 09/C /1270 (Hicrî) Dosya No:71 Gömlek No:100 Fon Kodu: HR.MKT.
Ticaretle iştigal etmek üzere Dersaadet'e gelip giden Çerkezlerin Trabzon'dan memleketlerine gitmelerinde kendilerine engel olunması.
Tarih: 17/L /1294 (Hicrî) Dosya No:1323 Gömlek No:43 Fon Kodu: DH.MKT.
İnöz Kasabası'na gelen ve çiçek hastalığı taşıdıkları anlaşılan Çerkeslerin karantinaya alınarak, hastalığın sirayetinin meni lüzumu.
Tarih: 29/Z /1300 (Hicrî) Dosya No:7 Gömlek No:57 Fon Kodu: Y..PRK.AZJ.
Çerkes ve Gürcüler ile Gürcistan'a dair kısa bilgiler. (tt)
Tarih: 04/S /1304 (Hicrî) Dosya No:1375 Gömlek No:54 Fon Kodu: DH.MKT.
Rusya'da Çerkes Beyi Han Giray'ın hemşirezadesinin Düzce'de oturan İshak Bey ile evlenme merasimlerine çok sayıda Çerkesin katılacağının haber alınması üzerine, gelinin, İstanbuldan deniz yoluyla Akçaşehir üzerinden götürmesinin kararlaştırıldığı ve teferruatına dair Bolu Mutasarrıflığı'ndan alınan telgrafname suretinin Sadaret'e takdimi.
Tarih: 23/S /1304 (Hicrî) Dosya No:1379 Gömlek No:101 Fon Kodu: DH.MKT.
Yerleştirildikleri yerden kalkıp Hudavendigar'ın Ilıcaboğaz adlı bölgesine yerleşen Çerkes muhacirlerinden İsmail Bey takımı ve bunlara katılan sair Çerkeslerin arazi sahipleriyle davalarının, anılan bölgede İsmail Bey'in yirmi hanelik takımı dışındakilerin başka yerlere nakli şeklindeki bir kararla halledildiği, bunun için lazım gelen muamelatın icrası.
Tarih: 06/B /1304 (Hicrî) Dosya No:1408 Gömlek No:89 Fon Kodu: DH.MKT.
Gürcüler ile Çerkesler arasındaki anlaşmazlığın ikamet ettikleri Şadiye ve Mahmudiye köylerinden birinin başka yere nakledilmesi meselesinden ileri geldiği, yapılan tahkikat sonucunda anlaşıldığı.
Tarih: 23/B /1313 (Hicrî) Dosya No:109 Gömlek No:53 Fon Kodu: Y..PRK.ASK.
İngiltere Sefareti tercümanlarından Mösyi Şili'nin İzmit ve Adapazarı'na gelmesi ve Ermeni ve Çerkeslerle münasebetlerinin sebebinin tahkikatı neticesinde Ermenileri teşvik etmek maksadında olduğunun anlaşıldığı.
Tarih: 21/M /1324 (Hicrî) Dosya No:529 Gömlek No:6 Fon Kodu: A.}MKT.MHM.
Rusya'nın Kuban vilayetine tabi Çorakapefeski köyündeki Çerkes ahalisinin hicretlerinin kabulü.
Tarih: 29/Z /1327 (Hicrî) Dosya No:81 Gömlek No:44 Fon Kodu: Y..PRK.BŞK.
Çerkeslerin örf, âdet ve dini inançları hakkındaki bazı rivayetlerin doğru olup olmadıklarının araştırılmasına dair sorular.a.g.y.tt

Kaynak: T.C. Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü



29 Temmuz 2007 Pazar

ÇERKES İSİMLERİ VE ANLAMLARI

ERKEKLER




Abrek ............Savaşçi, direnişçi
Akanda......... Abazaca erkek ismi
Aşemez......... Nart ismi
Azemet.......... Usta, becerikli
Berkan.......... Mitolojik
Berkuk.......... Misir Çerkes Memlükleri’nde kral ismi
Bersis.............Misir Çerkes Memlükleri’nde kral ismi
Beslan........... Tarihi
Bislan............ Tarihi
Çelekan........ Xabze’ye göre eğitilmiş çocuk
Çelemet......: .Yüce çocuk
Çeleşav........ Erkek çocuk,iyi çocuk
Daryal...........Kafkasya’yı kuzeyden güneye bağlayan geçitin ismi
Elbruz........... Kafkasya’da dağ ismi
Emef............ Uğurlu, aydinlik
Guşan.......... Atak, çevik
Guşav.......... Kalbin oğlu
Jabaği.......... Mitolojik
Jan...............Atak, çevik, becerikli
Janberd........Tarihi
Janberk....... tarihi
Jankat......... Mitolojik
Kafkas
Kambot......Tarihi
Kanbolat..... Tarihi
Kanşav........Xabze’ye göre yetiştirilmiş çocuk
Kuban..........Kafkasya’daki bir nehrin, ovanin ve uygarliğin ismi
Metkan........Eğitilmiş, yüce kişi
Nart............Mitolojik
Nartan.........Mitolojik
Narter.........Mitolojik
Nartkan......Nartlar’in eğittiği
Nerit..........Gözde
Nesij..........Ulaş
Nesren.......Mitolojik
Perit...........Önder
Psefit..........Özgür
Savsur.......Mitolojik
Soslan........Mitolojik ( Asetince )
Timaf........ Aydinliğimiz, uğurumuz
Yelkan.......Mitolojik
Yelmis.......Mitolojik
Yenal...... ..Mitolojik
Yetal..........Mitolojik



KIZLAR


Adiyef..........Mitolojik
Albina..........Kafkasya’da bir ırmak ismi
Bilana..........Ceylan
Dane...........Ipek
Denef..........Ipek
Dijan...........Janimiz
Dinemis......Gözümüzde
Dişeps........Altin suyu
Goşemef... .Uğurlu kadin
Goşeney.....Tarihi
Gunef.........Aydinlik kalp
Gupse........Canan, akraba
Gupset........Kalbini veren, içten, candan
Guşef ........Kalp alan, kalp kazanan
Janserey.....Tarihi
Janseri....... Tarihi
Janset........Tarihi
Jineps........Çiğ damlasi
Laşin........Mitolojik
Mafe........Uğur, aydinlik
Maze........Ay
Mizağo.....Dolunay
Nefin........Aydinlik
Nejan.......Keskin gözlü
Nelit........Parlayan göz
Neris.......Gözde
Nesij........Ulaş
Raşa........Abazaca kiz ismi
Ridade.....Mitolojik
Seteney.....Mitolojik
Sine..........Gözüm
Sinef.........Aydinliğim
Siğnem.......Gözüm
Sinemis.....Gözümde
Sipse........Canim
Tameris.....Yüceltilmiş
Tijan..........Janimiz
Tijin..........Gümüş
Zişan........Bir tek Jan

AİHM, Çeçen katliamından dolayı Rusya'yı mahkum etti

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Çeçenistan'da 2000 senesinde Rus askerleri tarafından işlendiği ifade edilen katliamdan dolayı Rusya'nın 5 kişiye 160 bin euro tazminat ödemesine karar verdi.

STRASBOURG (İHA)
Katliamda yakınları öldürülen bu 5 kişi, 11 akrabalarının 5 Şubat 2000'de, Grozni'nin Novye Aldy bölgesinde Rus askerleri tarafından öldürüldüğü gerekçesiyle mahkemeye başvurmuştu. Bunlar, Rus yetkililerin olayla ilgili olarak gerekli soruşturmayı açmamasından dolayı AİHM'ye başvurmuşlardı. Rus askerlerinin bu 11 kişiyle birlikte 60 kişiyi öldürdükleri iddia edildi. Mahkeme 5 kişiye 163 bin 864 euro ödemesine hükmetti.

Mahkeme Çeçenistan'daki başka bir olayda da Rusya'nın 3 Rus'a 130 bin 285 euro tazminat ödemesine karar verdi. Bunlar, Çeçenistan'daki Geki'de 2 akrabalarının Rus askerleri tarafından gözaltına alındıktan sonra öldürüldüklerini ifade ettiler.

26.07.2007

10 Temmuz 2007 Salı

Elbrus

28 Haziran 2007 Perşembe

Cerkes Atasozleri -2-

oşşım ze;etıfe pxhem zeghepsefı,balta havaya kalkıncaya kadar odun dinlenir.

mıjjo dzıçe zımış erem ışşhe tıreghfejı : taş atmasını bilmeyenin atdıgı taş kafasına düşer.

Dinlediginiz Melodinin Uzuuun Yillara Dayanan Anlami..

$u an dinlediginiz muzigin hikayesi cok ama cok eskiye dayanir, yer ve mekan bilinmemektedir. Uzun yillardir calinir, sozleri yoktur.. Notalar anlatir ya$anmi$ duygulari ve o imkansiz ama bir o kadar da tutkulu olan bir a$ki... Melodi dile gelir, eger calan biliyorsa hikayesini...

Ve $oyle ba$lar bu imkansiz ve bir o kadar da acikli a$k,

Cevrenin sayilan soylu ailenin tek kizinin guzelligi ve asaleti dillere dola$ir, genc delikanli ise soylu olmayan bir ailenin ikinci ogludur. Cesur bir o kadarda mert ve sava$ci bir erkektir. Kiz ve delikanli birbirlerine sevdalanirlar. Kizin ailesi bu ili$kiyi onaylamamaktadir gencin ailesinin soylu olmadigini gerekce olarak one surerler.

Kizin guzelligi tum ulkede anilmaya ba$lar ve zamanin rus çarı kizin methini duyar kizi gormek icin koye gelir ve hayran kalir. Kizin babasindan kizi ister baba $a$kindir, buyuklere haber salinir herkes ulu kestane agacinin altinda toplanir, tarti$ilmaya ba$lanir ve sulalenin ileri gelenleri çarın arzusunu kabul edilemez bulur “bir çara verilecek kizimiz yoktur” denir.

Ve

Çar’a haber salinir bizde sanan verilecek kiz yoktur diye... Koskoca çar sinirlenir ve nasil bir sozdur der kabul edilmez bulur. Kizi kacirmak icin yola cikar..

Genc delikanli ise olanlardan habersiz a$ki icin agitlar yakmakta ve kavu$acaklari gunun hayali ile gunleri eksitmekte, kiz ise caresiz a$ki icin hergun aglamakda ve baba sozu ile a$ki arasinda kalmakdan zorlanmaktadir.

Carin kizi kacirmak isteyi$ini haber alan buyukler careler pe$indedirler derken kizi sevdigi delikanliya vermeyi uygun bulurlar ve çara vermektense “soylu olmasada bir dagliya gelin etmek” daha iyidir diye du$unurler... Bir an once dugun hazirliklarina ba$lanir, atlilar dort bi yana dagilir, haberler salinir, tum eller dugunumuz var diye.

İki gencin kalbi kavu$acak olmanin heycani ile atmaktadir. Dugun gunu gelip catar dort bir yandan gelen misafirler agirlanir, eglenceler ba$lar...

Car coktan gelmi$ ve pusuda adamlari ile hazir vaziyette kollamaktadir her bir yani ve çarın bir emriyle tum adamlari kizi kacirmak icin dugun meydanini basarlar ve kizi alip daga kacarlar ardindan delikanli pe$lerine du$er çarın elinden sevdigini alacakdir dinlemez hicbir soyleneni aklinda tek sevdigi vardir...

Kiz caresiz yalvarir birakmalari icin, çar gulerek izin vermeyecegini soyler derken ucurum kenarindan gecerken kiz “senin olmaktansa olmeyi yeglerim” diyerek kendini ucurumdan bo$luga birakir ve delikanlinin gecmekde oldugu yola du$er, delikanli ko$ar sevdiginin yerde yatan cansiz vucudunu kucaklar ve koye geri doner...

Koy matem havasindadir cenaze hazirlanir ve kizi mezarliga goturenlerin ardindan yurur delikanli ve agzinda mizikasi ile ba$lar melodi calmaya. O gunden sonra ne genc delikanliyi goren olur ne de çarı...

$u an dinlemekde oldugunu melodi eskiden sevdalilarin kar$ilikli oynadiklari oyunda biz sevdaliyiz haberiniz olsun manasina gelirmi$. $imdiler de oynayanlar anlamani bilmedigi icindir ki dikkat etmeden oynanmaktadir cunku agir ve yava$ hareketlerle oynanir.

Son soz “Oynarken dostlar iki sevdali gibi oynayin ki sizler oynarken bedenleriniz de can bulsunlar”...


Bir Te$ekkur > Katkilarindan dolayi Ruzgarin Haydutu lakapli Cerkes Dostuma Sevgilerle..

23 Haziran 2007 Cumartesi

Yeni Bir Etkinlik..

Sevgili Cerkes dostlari kulturumuzu daha cok tanimak ve tanitmak adina birbirimizin surekli bilgilenebilcegi ayni zamanda yakinla$ma adina bir grup kurulmu$tur..

Grubumuzun Adi : http://groups.google.com/group/cerkesiz

katilim serbestir..

19 Mayıs 2007 Cumartesi

Cerkes Atasozleri

A

  • Aklı olmayan fakirdir
  • Akıllı kişiyi sırtında taşısan dahi yük gelmez
  • Akıl malın en kıymetlisidir.
  • Ağızdan çıkan söz namludan çıkan kurşun gibidir.
  • Atın başı geçtikten sonra kuyruğundan yakalamağa kalkma.
  • Atı kaybolanın kulağından at sesi gitmez
  • Açlık korkağı da yiğit yapar.
  • Aslanı terbiye ederler,kaplanı uslandırırlar.
  • Atına binince düşman,inince dost gibi davran
  • Atına dostun gibi bak, düşmanın gibi bin..
  • Az çoğun aracısıdır

B

  • Biçmesini bilmeyenin orağı kördür
  • Başlanmış işi olmayanın bitmiş işi olmaz
  • Bilmediğini söyleme,söylediğini inkar etme
  • Bir kere tökezleyen şaşı,iki kere tökezleyen kördür
  • Belayı arayıp takılma,sana takılmışsa korkma
  • Beşiği yapılıp mezarı kazılmayan yoktur
  • Bir kıvılcım bütün köyü yakar
  • Birlik olan sürü için kurt korkulacak şey değildir.

C

Candan önce onur gelir.

Ç

  • Çoban kötü olursa koyunları kuzgun dahi götürür
  • Çığ'ı bir küçük serçe harekete geçirir
  • Çağırana, seni öldürecek ise de git.
  • Çerkeslerin en fakiri dahi konuk sahibidir

D

  • Dil safradan acı,baldan tatlı,kılıçtan da keskindir.
  • Delinin bey'i olmaktansa akıllının kölesi olmak daha iyidir
  • Deli bile konuşuncaya kadar akıllı zannedilir
  • Deriyi yüzsende gönüldekini alamazsın
  • Düşünüp konuş, bakınıp otur
  • Çizmedin ki kesesin

E

  • Ecel insanın koynunda yatar
  • Ecel ne acele eder, nede gecikir
  • Eceli arama. O seni bulur
  • Eski dostunla yaptığın gizli işi yeni dostuna güvenip söyleme
  • Eski yolu ve eski dostu terketme
  • Evinde kendini eğit,topluma öyle gir
  • Evinin avlu kapısına kadar seni geçirmeyenin evine gitme
  • Evsahibi misafirin hizmetkarıdır
  • Eşek köpege ot vermiş köpek eşege et ikiside aç kalmiş

F

  • Fakirin dünyası sonbahar gibidir.
  • Fakirin lambası Ay'dır
  • Fakirin ipini zengin eskitir.

G

  • Gönül yaşlanmaz
  • Geçmişi olmayanın geleceği de yoktur.
  • Genç geleceği ümid ederek yaşlanır,yaşlı geçmişi hayal ederek ölür
  • Gözün beğendiğini kalp de beğenir.
  • Günde bir kere babasının huyu oğlunda görülür
  • Güzel söylersen güzel cevap alırsın.
  • Güzel; iyi olandır.
  • Güzeli güzelleştiren huyudur.

H

  • Hediye değil,sevgi değerlidir.
  • Hiç kimse dünyadan usanarak ölmez

İ

  • İp uzunsa,söz kısaysa makbuldür
  • İlim ile sanatın fazlası olmaz.
  • İhtiyar kimse çocuk gibidir.
  • İyi at iyi arkadaş gibidir
  • İyi gördüğünü söyler,kötü verdiğini.
  • İyi komşu kardeş sayılır
  • İyi komşu uzaktaki akrabadan öncedir
  • İyi yaşlı olmayan yerde iyi genç olmaz
  • İyilik kötülüğü öldürür
  • İyiyi bilmiyorsan değerli olanı seç
  • İçeceğin suda köpek öldürme.

K

  • Konuşana değil bilene bak
  • Kuşu yükselten kanat,İnsanı yükselten akıldır
  • Kitap ilmin anahtarıdır.
  • Kibirlenmek deli işidir
  • Kadından utanmayanda yüz yoktur
  • Kadının el mahareti aklını gösterir
  • Kadının olduğu yerde kılıç çekilmez
  • Kafa bomboşsa ayağa yazık olur.
  • Kalbinde iyilik olmayana iyilik gelmez
  • Kalp kalbe karşıdır.
  • Kıskanç insan gizli düşmandır.
  • Kısmet gelecek olursa yün iplik getirir,gidecek olursa demir zincir dahi tutamaz
  • Kıtlık akrabayı unutturur
  • Komşuya değer vermeyen kendini değersiz kılar
  • Kötü yoldaş kötü silah gibidir
  • Kötülük yapıp iyilik bekleme
  • iyilik iyi bir şeydir

M

  • Maharetle bilgi kardeştirler
  • Mezartaşı kaybolur,şarkı kaybolmaz
  • Misafir her şeyden önde gelir.

Ö

  • Öküze iltifat et,at ile kavga

S

  • Sudaki sögüt,bedendeki kalp çürümez.
  • Saadet misafir yolcudur. Gelir,gider.
  • Sevgi ateş değildir.Yandığında söndüremezsin.
  • Sevgi kuvvetle alınamaz
  • Söylenmeyen şey duyulmaz.
  • Su akacağı yolu kendi bulur,Sen Gideceğin

Ş

  • Şansı olmayanı, deve üstünde bile köpek ısırır.

U

  • Utanması olanın nasibi de vardır.
  • Utanması olmayandan daha kıymetsizi yoktur.
  • Umudun olmazsa, İşin olmaz.

Ü

  • Ümit atadan kalma mirastır
  • Ümit uzun ömürlüdür

V

  • Vakit altından daha değerlidir
  • Verene ver,vurana sende vur.
  • Ver malını elllere vur dibini yerlere

Y

  • Yanında iyilik bulunmazsa kuru güzellik bir şey ifade etmez
  • Yaşlımım sözü,gencin aklını yener
  • Yaşlısı olanın kuralları vardır
  • Yaşlısına saygısı olmayanın kendisinede saygısı yoktur
  • Yaşlıya iltifat et gence güvence ver
  • Yaz fukaranın cennetidir.
  • Yiyeceğini kötüleyen kişinin sofrasında yemek yeme
  • Yoldaşın korkaksa ayı ile boğuşma.
  • Yüze karşı övgü arkadan yapılan yergi gibidir

Z

Zora düşen düşmanın da olsa yardım et

10 Mayıs 2007 Perşembe

ADIGEY DEVLET DRAMA TİYATROSU TÜRKİYE TURNESİNDE

24.05.2007 – 07.06.2007 tarihleri arasında federasyonumuzun davetlisi olarak Türkiye’ye gelecek olan Adıgey Devlet Drama Tiyatrosu ilk gösterilerini 25 Mayıs 2007 Cuma günü Bursa’da gerçekleştirecek. Söz konusu tiyatro ile ilgili bilgiler ve turne programı ise haberin devamındadır.
Adigey Devlet Dram Tiyatrosu 1937 yılında kurulmuştur. Tiyatronun 70 yıllık faaliyet süresinde birkaç nesil sanatçı değişmiştir. Bu sanatçılar ülkenin en iyi tiyatro okullarından olan “Moskova Devlet Tiyatro Sanat Enstitüsü ve Leningrad Tiyatro, Müzik ve Sinema Enstitüsü” nden mezun kişilerdir. Adigey yönetimi sanata ve sanatçılara her zaman önem vermiştir. 2005 yılında tiyatroya, Rusya Tiyatro Sanat Akademisinden mezun yeni ve genç oyuncu stüdyosu katılmıştır.


Bu yıl mayıs ayı sonunda “Kafkas Dernekleri Federasyonu”nun davetiyle Tiyatro Türkiye Cumhuriyetine gelecektir. Tiyatro dünyasında “Adigelerin Molier’i” olarak bilinen ünlü Adige piyes yazarının eseri olan “Pselıhoher” (“Damatlar”) adlı Oyun ve Komediyi seyircilere sunacaktır.

Gösteride Tiyatronun önde gelen oyuncuları yer almaktadırlar: Rusya Federasyonu’nun deneyimli sanatçısı, Adige Cumhuriyeti, Kabartay-Balkar Cumhuriyeti ve Kuban halk sanatçısı Zaurbiy Zehov, Rusya Federasyonu Halk sanatçısı, Abhaz Cumhuriyetinin deneyimli sanatçısı Murat Kukan, Rusya Federasyonu değerli sanatçısı, Adige cumhuriyeti halk sanatçısı Meleaçet Zehova, Adige Devlet Dram Tiyatrosu müdürü, Adigey Cumhuriyeti değerli sanatçısı Svetlana Berzegova-Kuşu, Rusya Federasyonu değerli sanatçısı, Adige Cumhuriyeti halk sanatçısı Çatip Paranuk, Adigey Cumhuriyeti halk sanatçısı Muhtar Ustok, genç oyuncular: Alkes Bagov ve Janna Daurova. Bunlarla birlikte ekip yardımcısı, sanatçı, Kalmuk Cumhuriyeti değerli sanatçısı Aslan Hakuy.

“Pselıhoher” komedisi Tiyatroda on yıldan daha uzun bir süredir gösterilmekte ve seyircilerin her zaman beğenisini kazanmaktadır. Bunun nedeni, Adigelerin ulusal anlayışı ve milli karakterlerinin oyunda başarıyla yansıtılmasındandır. Oyuncuların canlandırdıkları karakterler sanki hayatın özünden gelmektedir. Tanınmış yaşlı amca Harun (Muhtar Ustok) ve yaşlı teyze Deneap (Svetlana Berzegova-Kuşu) ve bunlarla birlikte kendi mutluluklarını ararken maceralara sürüklenen ve tuhaf durumlara düşen genç çiftler, tanıdık ve komiktirler. Bazı şeyler karışıyor, bazıları yanlış yerlere gidiyor, olayların gerçekleştiği yerde başka kişiler oluyor, ama sonuçta işler yoluna giriyor ve finalde herkes mutlu oluyor, aşıklar birbirlerine kavuşuyor.

Kavgalı olan eşleri canlandıran Meleaçet Zehova ve Zaurbiy Zehov-Hapap eğlenceli ve komikler, birbirlerine aşık olan Alkes Bagov (Şıham) ve Janna Daurova (Susanna) dokunaklı ve saflar. Murat Kukan’ın canlandırdığı Haçik karakteri ve tüm bu oyunun baş yapımcısı Çatip Paranuk akıllarda kalıyor.

Adige Tiyatrosu Kaffed’in davetiyle ikinci kez gelmektedir. Geçen sefer Tiyatro “Etnos” festivaline “Atalarımızın şarkıları ” adlı oyunuyla katılmıştı ve bazı illerde Kaffed’in organizasyonuyla oyunlarını tekrarlama fırsatı bulmuşlardı.

Adige Devlet Dram Tiyatro Ekibiyle birlikte Adige Cumhuriyeti Kültür Bakanlığından bakanlığın bölüm başkanı, Adige Cumhuriyeti değerli kültür işçisi, Rusya Federasyonu Gazeteciler Birliği üyesi, Tiyatro sanatı uzmanı Svetlana Şhalahova da gelmektedir.

TURNE PROGRAMI

24.05.2007 PERŞEMBE TİYATRO GRUBUNUN İSTANBUL’A GELİŞİ
25.05.2007 CUMA BURSA KAFKAS DERNEĞİ
26.05.2007 CUMARTESİ DÜZCE KAFKAS KÜLTÜR DERNEĞİ
27.05.2007 PAZAR İNEGÖL KAFKAS KÜLTÜR DERNEĞİ
28.05.2007 PAZARTESİ M.KEMAL PAŞA KAFKAS DERNEĞİ
29.05.2007 SALI İZMİR KAFKAS KÜLTÜR DERNEĞİ
30.05.2007 ÇARŞAMBA BODRUM KAFKAS KÜLTÜR DERNEĞİ
31.05.2007 PERŞEMBE ANKARA KAFKAS KÜLTÜR DERNEĞİ
01.06.2007 CUMA SİNOP KAFKAS KÜLTÜR DERNEĞİ
02.06.2007 CUMARTESİ ÇORUM KAFKAS DERNEĞİ
03.06.2007 PAZAR TURHAL KAFKAS DERNEĞİ
04.06.2007 PAZARTESİ K.MARAŞ KAFKAS KÜLTÜR DERNEĞİ
05.06.2007 SALI KAYSERİ KAFKAS DERNEĞİ
06.06.2007 ÇARŞAMBA İSTANBUL KAFKAS KÜLTÜR DERNEĞİ
07.06.2007 PERŞEMBE İSTANBUL’DAN ayrılış

Kafkasfederasyonu.Org

Çal ruhum çal! Sürgünden dönüşüme çal!

Çerkesk/Ajans Kafkas - Karaçay halkının sürgünden dönüşünün 50. yılı münasebetiyle Karaçay-Çerkes Devlet Üniversitesi Müzik Pedagoji Fakültesi’nde milli enstrümanları kullananlar arasında bir yarışma düzenlendi.

Yarışmanın mimarı Müzik-Pedagoji Fakültesi Dekanı Caşakkuyev Vladimir Magomedoviç, yarışmaya

Karaçay kültür, sanat, resim ve bilim alanında ilklerden olan İslam Krımşamhalov adını verdiklerini söyledi.

Magomedoviç, Karaçay'a ilk kuyruklu piyanoyu getiren ve Latin harfleri ile ilk alfabeyi oluşturan kişinin de Kramşamhalov olduğunu söyledi.

Organizasyonunda Caşakkuyev V., Demidov İ., Şevtsov A., Çernukh O.’nun yer aldığı yarışmaya

milli armonika, mızıka ve akordion dalında Karaçayevsk, Habez, Uçkeken, Pervomaysk müzik okulu öğrencilerinin yanı sıra Zelençuk, Pregradnaya, Moskovski ve Mednogorsk'tan öğrenciler katıldı. Yarışmada nisanda Dağıstan’ın başkenti Mahaçkale’de yapılan ‘Çal, Ruhum!’ festivalinde dereceye giren öğrenciler de iştirak etti. Doç.Dr. Şevtsov Antonin Butov, yarışmanın Karaçay-Çerkes'te milli enstrümanların kullanımının gelişimine, milli kültür köklerine ilgi ve sevginin artmasına katkıda bulunmasını umut ettiklerini kaydetti.

Makale: Sarkilarin Öyküleri

KiarekIaşkIetau Zawuem Yi Wuered

Kabardey Tarihi’ne yönelik bilgiler açısından bu şarkı benzerleri arasında en geniş bilgi veren ve aynı zamanda en sağlam kabul edilenidir. Bu müziğe kaynak olan olay için Neğume Şora şöyle yazar: Turgutlular (şimdiki Kalmukların ataları ya da aynı kökten bir boy) oldukça büyük bir güç ile Tatarları da yanlarına alarak Kaberdey sınırlarını taciz etmeye, saldırılar düzenlemeye başlamışlardı. Kaberdeyler bunu karşılıksız bırakmamak amacı ile kadın ve çocukları, yaşlıları, at sürüleri ve hayvanlarını güvenli bölgelerde topladıktan sonra üç günlük bir hazırlık yaparak düşmanla karşılaşmak üzere harekete geçmiş, Balk ırmağının Terek nehrine döküldüğü noktada düşmanla savaşa tutuşmuşlardı. Göğüs göğüse süren çarpışmalar sonunda Kaberdeyler sayıca çok üstün olan düşmanla başedemeyip yavaş yavaş geri çekilmek zorunda kaldılar. Daha gerilere yeniden toparlanan Kaberdey güçleri burada düşmanı yeniden karşılayarak savaşa tutuştular kıran kırana süren savaşa oluk oluk akan kana karşın düşmanla başedemeyen Kaberdeyler daha da geriye, Şerec deresine paralel dağ yamaçlarına kadar çekilmeye mecbur kaldılar. Ertesi gün çekilen Kaberdey birliklerini tamamen dağıtmak amacı ile ilerleyen düşmanı yeniden karşılayıp savaşa tutuştular. Bu kez iyi yer tutmuş Kaberdeyler düşmana günlerce direnerek daha öteye yol vermediler ancak düşmanı geriletmeleri de mümkün olmadı. Her iki taraftan yüzlerce insanın öldüğü bu karşılaşmada Kabedey pşılerinden (Pşı Apşokue, Kıdrışokue, Kanşokue, Puçt Kalemet ve genç Tepşerokue, Şolehukue, Cılahıstenıpş) bir çoğu bu savaşta öldüler.



Kaberdeyler her ne kadar düşmanı bu noktada tutmayı başarmış olsalarda durumları oldukça ümitsizdi ve pek bir kurtuluş yoluda görünmüyordu. Ancak ertesi günün aydınlığı ile birlikte hiç ummadıkları bir şey oldu: Diğer halklardan oluşan 2000 kişinin üzerinde gönüllü yardım birliği gelmişti. Bu yeni moral destek ile dinlenmiş yeni askerlerin de yardımı birleşince Kaberdeyler toparlanarak düşman üzerine saldırıya geçtiler yeniden alevlenen çarpışmalar sonucunda bu kez düşman tutunamayarak geri çekilmeye başladı. Çok geçmedende bozguna uğrayarak dağıldılar. Birlikler arkasında bir çok esir ve ganimet bırakan düşmanı kendi topraklarına kadar sürerek Balk nehrinin öte yakasına kadar kovaladılar. Neğume’nin söylediğine göre dilimizde yeralan "Pariiuhu Uihue" sözü o zamandan kalmış (Pariiuhu Psıhurey köyü ile Balk ırmağı arasında kalan yer). Yani düşmanın durumuna düş, bozguna uğra gibi bir anlam taşırmış. Daha sonraları o savaşın olduğu bölge Kıaşkataw ismini aldı. Bu şarkı yalnızca Kaberdeylerde söylenegelir, diğerlerince pek bilinmez. Şarkıyı ilk kez Psıguensu'den Tşıhumırze Kueşouk'den işittim ve derledim.




Şecemokuıe Hasanş yi Wuered
Yaşlıların anlatımına göre, Şecemokue Hasanş yalnız başına birisiymiş. Üstelikte yoksul. Böyle olunca onun sevdiği kızı almak için başlık parası vermesi mümkün değilmiş. Hasanş ne kadar züğürt ise sevdiği kız da tam tersine çok zengin ve üstelik büyük bir aileden imiş. Bu aileninde kızlarını başlık parası almadan vermeleri mümkün değilmiş. Aslında burada bir açıklama getirmeden edemeyeceğim. Bizim törelerimizde kesinlikle böyle bir şey yoktur. Ancak Adige kızlarının güzelliği ve zerafeti o kadar nam salmışki Kırım hanları, paşaları,Osmanlı paşaları bir Çerkes kızı ile evlenebilmek için kızı ve ailesini razı edebilmek uğruna türlü hediyeler, altınlar, gümüşler gözden çıkartırlarmış. İşte bu gide gide zaman içinde nakit paraya, bu gün başlık parası denilen yüz kızartıcı hale dönüşmüş. Her neyse ... Hasanş böyle bir para ödeyecek durumda değilmiş doğal olarak. O bu başlığı ödeyemeyince kızı türlü hediyeler ve yüklü paralar veren Nogay hanına vermişler. Genç kız bu durumu kabullenmemiş ve ailesinin bu kararını sevdiği adama bildirmiş bir şekilde. Nogay gelin alayı kızı alıp köyü terkettikten sonra her iki tarafı otlar ve dikenlerle kaplı bir patikada Hasanş, düğün alayının önünü kesmiş ve silahını çekerek gurubun arasından gelini sırtladığı gibi insan boyunu aşan otların arasına dalmış. Nogaylar ilk şaşkınlığı atlatıp onları izlemek istemişler ancak nerede ise sık bir ormanı andıran bu dikenli arazide onları bulmak mümkün olmamış. Bunun üzerine dört bir yandan otları ateşe vermişler cehennem ateşinin içinde kalan sevgililer çaresiz dışarı çıkmaya çalışırken ve tam kurtulduklarını düşünürken sık otların arasından farkedemedikleri bir Nogay tarafından açılan ateş sonucu Hasanş vurulmuş ve ölmüş. Nogaylar Cesedi oracıkta bırakıp gelini alarak gitmek istemişler. Ancak genç kız, "eğer onu layıkı ile toprağa vermezseniz sizinle gelmem. Gerekirse buracıkta ölürüm" diyerek direnmiş. Nogaylar çaresiz mezarı kazmış ölüyü mezara indirmişler. Genç gelin "izin verin mezarını ben düzenleyeceğim" diyerek mezarın içine inmiş ve saçında örülü makası çıkartarak sevdiği gencin yanıbaşında kendi canına kıymış. Nogaylar da bunu üzerine yanyana yatan iki gencin mezarını kapatarak geldikleri gibi eli boş dönmüşler. Öyküsünü dinlediğiniz bu ağıtı ise daha sonradan Hasanş'ın arkadaşları söylemişler. Ağıtın kaynağı Kaberdey’dir. Diğerlerince pek söylenmez. Ağıtı ilk kez ağabeyim Kardeguşıe Beçmırze'den işittim.





Adiyıuh Yi Ğıbbze

Adiyıuh ile onu kaçıran genç hakkında söylencelerde pek öyle geniş bir bilgi yok. 1936 yılında Moskova’da yayınlanan "Kabardinski Folklor" adlı kitapta bu konuda çok az bilgi verilmekte ise de pek yeterli olduğu söylenemez. Olay kısa olarak şöyle anlatılır:
Adiyıuh ile sevdiği genç arasındaki ilişki her iki tarafın akrabalarınca pek onaylanmaz. Çünkü iki aile arasında çok büyük sosyal fark vardır ve aileler bu nedenle ikisi arasındaki bu ilişkiye kesinlikle izin vermemektedir. Genç erkek soylu, genç kız ise alt tabakadan bir ailedendi.


Ancak buna karşın genç erkek sevdiği kızı kaçırır ve hızla bölgeden uzaklaşmak isterler. Yolda at birşeyden ürkmesi sonucu ansızın huysuzlanır. Kız attan düşerek oracıkta ölür. Genç erkek bunun üzerine işte bu bilinen ağıtı söyler.


Moskova’da yayınlanan kitapta olay böyle anlatılmakla birlikte şarkının kendisinde ormanda çalıların arasından ansızın havalanan bir kuşun atı ürküterek kızın düşmesine neden olduğu belirtilir. Sözlü söylencelerin hepsinde ise kızın belinde bağlı kuşağın (o dönemlerde genç kızlar bellerini ince tutsun, dik ve uzun göstersin diye bez içerisine sarılı çubuklardan oluşan bir tür kuşak ile sımsıkı sararlamış) kalbine saplandığını ve o anda öldüğünü anlatırlar.



Ancak hiç kimse bu kızın ve erkeğin kim olduğu, olayın hangi tarihlerde, nerede olduğu konusunda bir bilgi verememektedir. Bu ağıt tüm Adige boylarınca söylenegelir. Ağıtı ilk kez annemden dinledim.


Hanife Yi Ğıbze

Hanife Kundetey'den (Şegem II) Hamıkue Tlostenbeç'in kızıydı. O çok güzel, çok akıllı ve zarif olması yanında çok usta bir mızıkacı idi. Köylerinde her kimin düğünü, eğlencesi olsa, gelip onu götürürlerdi. O da hiç kimseyi kırmaz hepsine giderdi. Günlerden bir gün Çerwan ailesinde bir düğün vardı ve Hanife her zaman olduğu gibi burada mızıka çalıyordu. Düğün böyle güle oynaya devam ederken Hanife oyuna çıktığı bir sırada, misafirlerden sarhoş olan bir adam (ağıtta belirtildiğine göre Abreclerde Muhahmmet Ali) silahını çekerek oynayan kızın kızın şerefine bir kaç el ateş etmiş. Yine eskilerin söylediğine göre o zamanlar bir genç kız oynarken silah sıkmak ona değer vermek, onu takdir etmek anlamlarında ve normal karşılanan bir şeymiş. İşte bu şekilde atılan kurşunlardan birisi önce bir genç kıza, onuda geçerek oynamakta olan güzel mızıkacıya isabet etmiş. Bu yürek parçalayan ölüm işte bu ağıta kaynak olmuş.



Bu ağıtı Nezer Maşe, Dzeğeştokue Karemırze ve bize öyküyü anlatan Mırzehan Zeyret'ten dinledim. Bu ağıt günümüzde hala söylenegelir.




Kıerbeç Yi Wuered

Kıerbeç'in türküsü adlı bu ağıt ilk kez Adigey’de söylenmiş olmasına karşın Kaberdey bölgelerinde daha çok bilinip söylenmektedir. Söylenceye göre bir dönem Kaniye isimli bir Adige köyü ile yakındaki bir Nogay köyü arasında bir sürtüşme ve düşmanlık başgöstermiş. Kıerbeç ise bu Adige köyünde en sözü geçen en bileği kuvvetli ve aynı zamanda Nogayların en çekindikleri gençlerin başında gelirmiş. Bu gözü pek genç her olayda onların karşısına dikilir şimdiki deyim ile her taşın altından çıkarmış. İşte bu nedenle Nogayler bu genci öldürmeye karar vermişler. Kıerbeç bir başka yerde bulunduğu sırada ona kasıtlı olarak "Kaniye köyü baskına uğradı" yalan haberini ulaştırmışlar .Doğal olarak, bunu duyan genç "oturduğumuz yerde kendimizi yedirtmeyiz" diyerek hemen yola koyulmuş ve dönüş yolunda kendisini bekleyen Nogay nişancıları tarafından kurulan tuzağa düşerek vurulmuş. Kıerbeç aldığı bu yaraya karşın ellerinden kurtularak köyüne ulaşmış ancak bir daha ayağa kalkamadan günlerce hasta yattıktan sonra kangren olan bacağı ölümüne neden olmuş.



Onun yiğitliği ve terbiyesine ilişkin hala şu haber anlatılagelir: Kıerbeç’in ölümünün yaklaştığını farkeden diğer insanlar, babası Muhammed'i "oğlunu ölmeden önce son bir kez gör, konuş" diyerek zorlamışlar ve gencin babası bu nun üzerine oğlunu görmeğe gitmiş. Bunu duyan Kıerbeç ise "babam beni yatarken görmesin" diyerek evin içerisinden giriş kapısı üzerine bir ip bağlatmış ve bu ipe tutunarak kangren ayağına karşın babasını ayakta karşılamıştı.

Yaşlı baba oğlunu son bir kez bu şekilde ayakta gördükten sonra hiç bir şey söylemeksizin dönüp gitmiş. Kıerbeç ise babasının evden çıkışından hemen sonra olduğu yere yığılıp oracıkta can vermiş. İşte bu Kıerbeç Yi Wuered denilen ağıtın öyküsü budur. Ağıtı ilk kez ağabeyim Kıardenguşıe M. den dinledim. Ancak bir çok kişi tarafından bilinir ve söylenegelir. .




Janbolet Yi Ğıbze

Janbolet'in ağıtı hakkında eskiler şöyle anlatırlar. Yeçemezıkue (bir kısmı Yerkuey Mezıkue olarak anlatır) sağlıklı, dinç ve toplumda sözü değer gören bir yaşlı idi. İlk çocuğu olan Janbolet'in doğumundan sonra eşi ölmüş ve bunun üzerine bir süre sonra Temezlerin kızı Andole Guaşe ile yeniden evlenmişti. Bu kadından yeniden 9 çocuk sahibi olmuştu. Ancak çocuklarını büyütemeden ölmüş ve çocuklar annelerinin elinde birlikte büyümüşlerdi. Janbolet aynı babası gibi çalışkan, dürüst, güçlü ve sözü geçen bir genç olmuş, diğerleride bunun tam tersi tembel, uyuşuk ve zayıf karakterli birer genç olarak ortaya çıkmışlardı. Ancak, Andole Guaşe üvey oğlunun toplumda gördüğü değeri, buna karşılık kendi öz çocuklarının yetersizliğini bir türlü hazmedemiyor ve sürekli kıskanıyordu. Bu kıskançlık o derceye gelmişti ki, Janbolet'i oğullarına öldürtmeye karar vermişti. Ancak oğullarının hiç birisi onunla baş edebilecek güçte değildi. Üvey kardeşlerinden en küçüğü Janbolet'i çok severdi. Öyleki öz ağabeylerinden daha çok onun yanına gelir, Janbolet'de onunla sürekli ilgilenirdi. İşte bu çocuk annesinin üvey kardeşlerine kurduğu tuzağı gelip Janbolet'e haber vermişti. Ertesi akşam kardeşleri gelip onu öldüreceklerdi.

Doğal olarak Janbolet’de hazırlığını yapmış yatağına bir koca kütük koyarak üzerini de örtmüş ve kapı arkasında gelenleri beklemeye başlamıştı. Gece artık herkesin uyuduğuna düşünen kardeşler Janbolet'in odasına geldiler.


En küçük dışında hepsi sırasıyla aralık kapıdan içeri süzülüyor kılıçları ile yatakta sandıkları Janbolet'e vuruyorlardı. Ancak karanlıkta kapı arkasında bekleyen Janbolet hepsini teker teker kafalarına vurarak bayıltmış, daha sonrada silahlarını ve bütün elbiselerini alarak çırılçıplak 8 kardeşi kendi odasına hapsettikten sonra elbiselerini götürerek annelerinin kapısı önüne atıvermişti..


Oğullarının giysilerini gören Andole Guaşe oğullarımı öldürdü diye feryat figan ederek geldiğinde Janbolet üvey kardeşlerini serbest bırakmış ve onlara bir daha böyle şeyler yapmamaları için yalvarmıştı. Ancak kadın oğullarının bu beceriksizliği karşısında daha da çileden çıkmış sürekli onunla uğraşmaya başlamıştı.


Bu işin iyiye gitmeyeceğini anlayan Janbolet kadının üç kardeşine gizlice haber göndererek onları çağırttı. Olan biteni anlattıktan sonra kardeşlerin kendi gözleri ile görebilmeleri için bir plan yaptı. Janbolet Andole Guşe’nin yanına giderek "evde üç misafirim var. Ancak benim acilen bir işim çıktı. Ben dönünceye kadar siz onlarla ilgilenirmisiniz diyerek gitti. Janbolet az mı kaldı çok mu bilinmez; ama döndüğünde misafirlerini evde açlıktan bitkin bir halde öylece yığılmış otururken buldu. Aynı şekilde misafirlerin atlarına su bile verilmemişti..

İşte dedi Janbolet kızkardeşinizi gördünüz. Bırakın beni, haneye gelen misafirime bile böyle davranıyor. Bunu üzerine üç kardeş kızkardeşlerinin yanına giderek bu yaptığının insanlık olmadığını, törelere uymadığını ve hatalı olduğunu üstelik kendi ailelerine de leke getirdiğini söyleyip "bundan sonra bizim bir kızkardeşimiz yok" diyerek evi terkedip gittiler.

Andole Guaşe Janbolet'in bu hareketi üzerine iyice zıvanadan çıktı. Açıkça onu öldürmeleri için oğullarını gönderdi. Bu kavgada Janbolet üvey kardeşlerini öldürdü, kendiside aldığı yara ile öldü.


Ağıtı ise Janbolet'in ölürken söylediği rivayet edilir.