Bu Blogda Ara

14 Haziran 2008 Cumartesi

ADİGELERDE KADININ YERİ

Hanceriy bir yazısında Şöyle bir olay anlatır :

Yaşlı bir Adige kadınının savaşta üç oğlu varmış.

Bunlardan ikisi cephede can vermişler ve kadının son kalan oğlunu da kanlar içerisinde can çekişirken bir atın sırtında kapıya getirmişler bir gün.

Yaralı adam kapısının önüne gelir gelmez bir kelime dahi söyleyemeden boş bir çuval gibi atın üzerinden yuvarlanıp, anasının ayakları dibine düşmüş ve oracıkta can vermiş.

Kadın hiç bir telaş göstermeden oğlunu getirenlere dönüp sormuş – oğullarım yiğitçe savaştılar mı ?

Diğerleri cevaplamışlar – Evet, kahramanca savaştılar,düşman karşısında asla geriye dönmeksizin yiğitçe mücadele ettiler.

Kadın bu sözü duyduktan sonra ancak ölen oğulları için ağlamağa başlamış. Bir yandan ağlayıp bir yandan "babalarına yakışır şekilde yaşayıp ölen yiğit oğullarım,güzel evlatlarım " diyerek ağıtlar yakıyormuş. Kadın bir an duralamış ağlamasını kesmiş ve şöyle söylemiş: "Hayır ben şanssız,bahtsız bir kadın değilim,yüreğim rahat oğullarımın akibetlerini bilerek,yiğitçekahramanca öldüklerinden emin olarak evlatlarım için ağlayıp yas tutacağım,ama şanssız ve bahtsız değilim.

Hanceriy bu olayı anlattıktan hemen sonra ekliyor ve şöyle diyor devamında : Gördünüz mü Adige kadınını, onun mitolojideki kadın kahramanlardan farkı nedir ?

Dışarıdan Kafkas halklarını gözlemleyenler açısından ele alacak olursak bunların pek çoğu Adigelerin kadına bakış açısını tam olarak kavrayabilmiş değillerdir,hala da böyleleri vardır günümüzde.

Kadının özgürlüğünü sınırlayan doğu kültürleri ile Adige kültürünü bir tutanlar maalesef hala mevcut .

Elbetteki bu kanaat büyük bir yanılgı olduğu gibi bu tür düşünenleri haklı çıkartacak hiç bir örnek te gösterilemez.

Hanceriy bir başka yazısında Adigelerin kadına bakışlarının Asya’daki diğer müslüman halklar gibi olmadığına örnek olarak Met çunatıko Yusuf İzzet paşadan naklen şöyle söyler : " Doğu toplumlarında olduğu şekilde Adigeler’de kadın ağır işlerde çalıştırılmaz.

Onlarda adet olduğu şekilde bizde erkekler bir kenara çekilip kadını sert yamaçlarda ziraat işlerinde,tarım işlerinde bahçe işlerinde çalıştırmazlar…"

Adigelerde erkeğin kadına el kaldırdığı , küfrettiği veya aşağılayıcı sözler söylediği duyulmuş görülmüş değildir.

Ve bu tür hareketler çok büyük bir ayıp olarak karşılanır toplum tarafından.

Dolayısıyla da Adigelerin kadına bakışlarını islamın yaklaşımıyla aynı görmek ve Adigelerin kadını müslüman doğu toplumlarının bakış açısı ile değerlendirdiğini söylemek doğru değildir.

Adige töresinin kadına verdiği değeri ve kadına bakışını yansıtan pek çok örnek vardır söylencelerimizde.

Mesela Seteney guaşe,Adiyuh, Meliçıphu,Dahenağue,Laşın ve benzeri pek çok örnek görebilirsiniz bu konuda.

Söylencelerden örneklediğim bu kadınlar hepsi aynı veya birbirinin benzeri karakterde değillerdir,onlara dair anlatılan olaylar da belki birbirinin zıddı olaylardır fakat bunların hepsinde Adige kadınına dair,Adigelerin kadına bakışına dair güzel örnekler bulabilirsiniz.

Bu söylencelerde örneklerini görebileceğinin bakış açısı ve değerlendirme biçimi bir kaç yüzyıldan günümüze kadar önemini yitirmeksizin devam edegelen bir Adige töresidir.

Mesela Seteney Guaşe'yi ele alalım.Onun Mitolojideki yeri diger kahramanlarla kıyaslandığında hiç te küçümsenmeyecek kadar önemlidir.Hatta daha ileri giderek "belki de seteney guaşe olmaksızın nart destanları bu günkü önemini kazanamazdı" diyebilirim.

V.İ.Abaev bu konuda şöyle söyler: "Eğer Nart destanlarından bir erkek kahraman eksilse bir şey olmaz ama Seteney bu destanların -olmazsa olmaz-karakteridir."

Şoten Askerbiy "Kadının üstünlüğünü ve değerini gösteren bu destanın bir benzerinin dünya kültürlerinde ve mitolojilerinde olmadığını" söyler bir yazısında.

Nart destanlarındaki erkek kahranmanların pek çoğunun öldüğünü veya bir şekilde yaşamlarının son bulduğunu görürsünüz fakat bu destanların hiç bir yerinde Seteney Guaşenin öldüğünü söylemez,bir yoruma göre bu onun yaşamının son bulmasını kabullenemeyen o halkın isteğinden ve destanı bağlayış biçiminden kaynaklanır.

Çünkü Seteney güzeldir,akıllıdır,alımlıdır,o nartların annesidir,danıştıkları akıl hocalarıdır,ileri görüşlülüğü ile onların gözüdür,sevecenliği ve ile iyiyi ve güzeli gösterendir,namuslarıdır kısacası.İncelediğinizde dürüstlük ve açıksözlülükte seteney'i gölgede bırakabilecek bir başka tanrı yoktur Adige mitolojisinde.

Günümüzde bile seteney güzelliğin,dürüstlüğün,ileri görüşlülüğün,asaletin ve aklın bir tarifi gibi görülür, bu gün bile Adigeler,Abhazlar,Asetinler kadını yüceltmek ve methetmek istediklerinde " o seteneydir, seteney gibidir" vb. İfadeler kullanırlar.

Bir diğer örnek olarak meliçiphu'ı alırsak o seteney gibi bilge,güzel,akıllı değildir mesela. Bu söylencenin ortaya çıktığı dönem ataerkil topluma geçildikten sonraki zamandır. Bu söylencede verilmek istenen mesaj " gerçek kadın güzelliği ile değil aklı ile kendisini kabul ettirendir " şeklinde özetlenebilir kısaca.

Buradaki kadın kahraman küçük ve zayıf,sıradan,hatta komik bile denebilecek bir kişiliktir ilk bakışta, fakat incelendiğinde görülürki burada da kadının toplumdaki yerine,önemine ve Adigelerin kadına bakışına dair pek çok örnek vardır.

Adigeler kadına en çok değer veren halklardan biri olagelmişlerdir herzaman.Gerek toplumu ilgilendiren genel işlerde,gerek kendi cemiyeti ve dar çevresi,gerekse aile çevresi içerisinde her zaman kadının çok önemli bir yeri ve değeri olagelmiştir.

Bütün bunların ötesinde sadece Adige töresini incelemiz bile kadının yeri ve önemi konusunda yeterince bilgi sahibi olmamız için yeterlidir.

Hanceriy bir yazısında Kadına gösterilen saygının Adige töresinde en önemli geleneklerin başında yeraldığını belirterek şöyle söyler : Öldürülen birinin intikamını almak için kılıç elde yola çıkan bir grup, araya bir kadın ricacı girdiğinde yollarından döner ve silahlarını bırakırlar.

Bu ve bunun benzeri örnekler pek çoktur eski Adige söylencelerinde.

Eskilerde tüm toplumu ilgilendiren önemli konularda kadınlara danışıldığı zamanlar ve bu tür olayları anlatan pek çok örnek vardır. Fakat zaman içerisinde Adigelerde de kadın toplum işlerinden çekilmiştir , fakat yinede aile ve toplumdaki saygınlığı aynı şekilde günümüzde de devam etmektedir.

Adige töresinde kadına saygı sadece namus kavramı ile açıklanamaz. Erkek için öngörülmeyen pek çok hak kadına verilmiş ve saygı bu ilişkilerin temeline olmazsa olmaz koşul olarak konulmuştur.

Bir kadının hatırını kırmak,onu incitmek ve ona karşı saygısızca davranmak en ayıp işlerden biri olarak görülür.

Adigelerde kadına verilen değer yaşamın her alanında belirgin bir biçimde gözlemlenebilir.

1829 yılında Kafkasyada bulunan Belçikalı bir bilimadamı olan Jan şarl de bess şöyle anlatır kitabında : "Bir atlı yolda bir kadın ile karşılaştığında,atından iner ve atını kadın'a verir binmesi için;eğer kadın bunu kabul etmezse adam atının gemini tutarak kadına gideceği yere kadar yaya olarak eşlik eder."

Bir atlı yolda bir erkekle karşılaştığında eğerinin üzerinde hafifçe doğrulup onu selamlaması yeterli idi,fakat eğer bir kadınla karşılaşmışsa atından inip onu selamlamak ve ona bir süre eşlik ettikten sonra yoluna devam etmek gerekirdi.

Bir gurup erkeğin oturduğu bir odaya kadın davet edildiğinde veya öyle bir ortama kadın geldiğinde kadın en iyi yere oturtulur ve erkekler ayağa kalkarak ona güzel sözler söylerler gönlünü alırlardı. Sofrada olanın iyisi kadına ikram edilirdi,odada bir kadın olduğu sürece sert bir ifade ile konuşulmaz.kötü söz ve küfür benzeri kelimeler kullanılmaz,bu tür konuşmalar kadına duyurulmazdı.

Kadının gözü önünde hayvanlar kamçılanmaz,onlara vurulmaz,bir yolculuğa çıkılacaksa, kadınlar sürücünün at'ı(veya öküzü) kamçıladığını görmeyecek şekilde oturtulurlardı.

Çeşmelerde veya derelerde kadın suyunu doldurup işini bitirmedikçe atlılar oraya atlarını sulamak için girmezlerdi.

Dörtnala giden atlı eğer kadınların olduğu bir yerden geçiyorsa yavaşlardı,silahını göstererek tutmaz,kadının olduğu yerde silah çıkmazdı.

Eğer erkek bir kapı önünden geçerken bir kadının odun kırdığını veya benzer ağır bir iş yaptığını görürse yanına gider o işi kadının elinden alıp kendisi yapar ve sonra yoluna giderdi.

Yolculukta kadının rahat etmesi için azami özen gösterilir, eğer dağda,ormanda veya yolda yemek yenecekse kadına yemek yaptırılmaz bu iş erkekler tarafından yapılırdı.

Görüldüğü gibi Adige toplumu töresinin gereği olarak kadını en üst mertebede tutmakta ve ona hakettiği değeri vermektedir.

Bunun yanısıra büyük sıkıntılar çekip baskılara uğrayan,pek çok hakkı gaspedilen kadınlar da olmuştur toplumumuzun içerisinde.Fakat bunun asıl sorumlusu Adige toplumu ve töresi olmayıp sonradan pek çok geleneğimizin deforme olmasına yolaçan din kaynaklı davranış biçimleri ve bunu kendi çıkarları için en iyi şekilde kullanan feodalitedir.

Bu tür istisnalar hiç bir zaman Adige toplumunu ve töresini tümüyle sorumlu kılmaz ve kapsamaz fakat yinede günümüzde bile o dönemlerden kalmış ve Adige kültürüne uygun olmayan pek çok hatalı davranış biçimi hala muhafaza edilmektedir maalesef.

Mıjey Mihail. Adige töresi ve bugünümüz- İsimli kitabından alıntı.

Adige Psalhe gazetesi 12.5.2001 Nalçik

HALKIN TUTKALIDIR XABZE

Adige xabze toplumumuzu bütünleştiren ve bir arada tutan en önemli ortak noktamızdır.

Dikkat ederseniz ‘Adige’ sözcüğünün bir parçası haline gelmiş ve bu söz ile birlikte anılan pek çok kelime var dilimizde :

Adige nemıs , Adige nape , Adige psalhe ,Adige wune , Adige faşşe , Adige şhinığue , Adige uk|ıte , Adigeş , ...vb

Adige wune sözcüğünün anlamı içerisinde oturulan ev,bina demek değildir sadece.Bu sözcüğün asıl anlamı o evde içtenlik ,dostluk,misafirperverlik,saygı ,insanlık gibi pek çok değerin bir arada bulunabileceğini anlatır.

Adige nape Bu sözcük yine kişinin görünüşünü,güzelliğini anlatmaz anlam olarak;utanacağı şeyleri geleneğe aykırı şeyler, ahlaka aykırı şeyleri yapmamış olmak,toplumda sevilen sayılan insan olmak kastedilir bu söz ile.

Adige faşşe sadece etimizi örten, alelade giysi anlamından öte güzelliği,zerafeti ve asaleti ifade eder.Bu giysiyi taşıyanın asil,zarif dürüst ve örnek insan olması,taşıdığı kıyafeti yaratan kültürü hakkıyla temsil etmesi beklenir.

Adigel|ı sadece Adam manasına gelmez,dürüstlük,yiğitlik,samimiyet,sözünün eri olmak,ahlaklı olmak,vicdan sahibi olmak anlamlarını taşır.

Adige bzılxhuğe Kadının geleneğimizdeki yeri nedeni ile en önemli sözcüklerden birisidir dilimizde.O halkımızın geleneğini taşıyan yaşatan,bizlere öğreten Annedir ,sevimli saygılı kızkardeştir,ilgili özenli sevecen eştir,soyumuzu devam ettiren köktür , güzelliği dünyaya nam salmış temizliğin asaletin maharetin nezaketin sembolüdür.

Adige wunağue içerisinde her ne kadar karar erkeğe ait olsa da ailenin temeli danışmaktır.

O nedenle ailede erkeğin görevi de kadının görevi net bir biçimde belirlenmiştir.

Kadının iğne-ipliğine , tenceresine,tabağına, ocağına buna benzer kadın işlerine erkek karışırsa, kadın da erkeğin işlerine müdahale etmeye kalkarsa o zaman ailede huzur olması mümkün değildir.

Ailede baba çocukların her açıdan örnek aldığı kişidir, onların gözü önünde ailede kavga olursa,ailede düzensizlik ve kargaşa hakim olursa,ailede birbirine saygı yok olursa o çocuklardan ne cemiyete ne aileye bir yarar gelmez.

Maddi açıdan sorunlar olsa bile ailede huzuru olan, güçleri yettiğince ellerindekini başkaları ile paylaşabilen , cemiyet ile iyi ilişkiler kurabilen ailelerden sağlıklı çocuklar yetişir. Böyle nesiller yetiştirebilmek hem aile için hem millet için bir güvencedir.

Bu günkü kadınlarımız eskiden halkımızın arasında bulunmuş yabancı yazarların anlattıkları kadın profilinden oldukça farklıdır.Kadınlarımız kendi evinden kendi bahçesinden dışarı çıkıp toplum hayatına gireli ,sanatın bilimin zahmetli yolculuğuna çıkalı oldukça uzun zaman geçti.

Artık ailenin geçimini temin eden kadınlar olduğu gibi erkek ile eşit sorumluluk ve yük paylaşan kadınlar da var,öte yandan devlet te onlardan yana bu konuda.

Fakat şartlar ne kadar değişmiş olsa da Adige ailesinde eskilerden kalan güzel gelenekler ve kadın erkek arasındaki ilişkinin güzel örnekleri bu gün hala muhafaza edilir,devam ettirilir.

Yemık|u Ateşi dağıtmak,kuş yuvasını ellemek (bozmak),sığırcık veya benzer kuşları vurmak,müjdeli bir haber getiren kişiye hediye vermemek , küçük ve genç kızların bacaklarını ayırarak oturmaları-durmaları,çocuğun elinde kendisine ait olmayan bir eşya gördüğü halde onu nereden aldığını sormamak eve getirtmeden sahibine iade etmesini sağlamamak ve bu konuda çocuğu eğitmemek.(Bu çocuğun hırsızlık yapmamasında ve yalan söylememesinde önemli bir etkiye sahip geleneklerdendi)

Bizim geleneklerimizde yabancı çocuk yoktur.Çocuğu eğitmek bütün çevrenin köyün-mahallenin aynı derecede sorumluluğudur.

Evde misafir varken ailenin kendi işlerinden bahsetmesi ayıp sayılırdı,

Misafir ile nizahlaşmak tartışıp iddialaşmak ayıp sayılır.

Misafirin giysileri bile ailenin sorumluluğundaydı.

Misafir olan sofrada ev sahibi hizmet eder misafirin sıkılmamasına mahçup olmamasına özen gösterir.Misafir kalkmadıkça ev sahibi sofradan kalkmaz misafir yemeğini bitirinceye kadar ona eşlik eder.

GELENEĞE UYMAYAN DAVRANIŞLAR

Yurduna halkına ihanet etmek.

Yurduna halkına hizmetten kaçınmak.

Yurdunun halkının tarihini bilmemek.

Halkını ve vatanını kötülemek.

Büyüğünün değerini küçümsemek.

Büyüğün isteğini yerine getirmemek.

Büyüğün yolunu kesmek,onun önünde oturmak.

Yaşlılara yardımdan kaçınmak.

Anneyi incitmek,babaya itiraz etmek.

Akraba ve kardeşlerine karşı soğuk ve ilgisiz davranmak.

Yiyecek konusunda cimrilik etmek.

Yiyeceği beğenmezlik etmek.

Yolda caddede bir şey yemek,sakız çiğnemek.

ADİGELER VE YILDIZLAR

ADİGELER VE YILDIZLAR

Eski Adigelerin yaşamında yıldızların önemli ve farklı bir yeri olduğunu biliyoruz.

Mesela yıldızlara verdikleri isimlerden yıldızların bu insanların yaşamındaki yeri hakkında bir fikir edinebiliyoruz.

Başka halkların dilinden alınmadığı belirgin bir şekilde görülmekte olan bu isimleri aşağıda sıralıyorum :

Dığe дыгъэ Güneş

Maze Мазэ Ay

Şıxulhağue Шыхулъагъуэ Samanyolu

Vağuezeşibl Вагъуэзэшибл Büyük ayı

Yiş'herevağue Ищхъэрэвагъуэ Kutup yıldızı

Vağuekan Вагъуэкъан Mars, Jüpiter , Satürn

Vağueabrec Вагъуэабрэдж ------------------------------------?

Nehuş'vağue Нэхущвагъуэ Venüs (zühre yıldızı)

Vağueyij Вагъуэиж Kayan yıldız (göktaşı)

5 yıldız (akşemvağue veya hıeşh'ejvağue [akşam yıldızı veya iftar yıldızı] olarak adlandırılır)

Bunlar : Sirius-сириус , Kemer-арктурэ , Kapelle-капэллэ , Alfa-алъфэ , Beta-бэтэ

Vağueguşe Вагъуэгущэ ------------------------------------?

Şogueğağevağue Шогуэгъагъэвагъуэ ------------------------------------?

Vağuesogure Вагъуэсокъурэ ------------------------------------?

Vağuegublaşxedec Вагъуэгублащхьэдэс ------------------------------------?

Vağuebaş Вагъуэбаш Berenis takım yıldızı

Vağueh'elıve Вагъуэхьэлывэ ------------------------------------?

Vağueşelhakhe Вагъуэщэлъахъэ Lyra(çalgı takımyıldızı)

Vağuebe Вагъуэбэ Delfin takımyıldızı

Vağuek'ıapse Вагъуэк|апсэ Andromeda takımyıldızı

Vağueşığe Вагъуэщыгъэ ------------------------------------?

Vağuedemekue Вагъуэдэмэкъуэ ------------------------------------?

Dey jığ vağue Дэй жыг вагъуэ ------------------------------------?

Temırkazakvağue Тэмыркъэзакъвагъуэ ------------------------------------?

Yıldızları yukarıda sıraladığımız şekilde isimlendiren Adigeler Yıldızların durumuna göre yaşamlarını düzenler,çiftçiler yıldızların doğuşuna batışına göre işlerini düzenlerler , denizciler Azov denizine ve karadenize yıldızların durumuna göre açılırlardı.

Mesela avcılar ve savaşçılar yollarını yıldızların durumuna bakarak bulurlar,gidecekleri hedefe hiç şaşmadan ulaşırlardı.

Söylencelerde yerini almış şu kalıplaşmış ifade bunun en iyi göstergesidir. : Madem ava çıkıyorsunuz Şıxulhağue (samanyolu) yi izleyin,o sizi hiç şaşırtmaz.

Adigelerin astronomi bilgisinden istifade ile geleceğe dair tesbitlerinde bahseden Hanceriy "kutup yıldızı,büyük ayı ve samanyolunu sürekli yön belirlemek için kullandıklarını,yıldızlara bakarak doğada olabilecek önemli değişimlere dair tahminlerde bulunduklarını ve bu tür yetenekleri olan kişilerin Adigeler arasında çok itibar gördüklerini" anlatır bir yazısında.

Yeni doğan ay'ın durumundan ve hilalin uç kısımlarının kıvrılışından o ay iklimin ve havanın nasıl olacağına dair tahmin yürütülür günlük hava tahminleri ise güneşin doğuşuna batışına göre tahmin edilir tarım ve benzer işlerle uğraşanlar buna göre işlerini düzenlerlermiş.

Vağuebe (delfin takımyıldızı) kuzey Kafkasın gökyüzüne yerleştiğinde (mart ay'ı içerisinde)bu ilkbaharın başlangıcı , bu yıldızın gökyüzünde görünmez oluşu ise sonbaharın başlangıcı olarak kabul edilirmiş.

Akşamvağue (beşli yıldız grubu) ile iftar saatlerini , Nehuşvağue (zühre yıldızı) ile sahur saatlerini belirlerlermiş.

Vağuebe (delfin takımyıldızı) ile yılın mevsimleri tayin edilirmiş, bu yıldızın kafkas gökyüzünde görünmesi 21 mart tarihine tekabül eder, bu aynı zamanda yeni yılın başlangıcı olarak ta kabul edilirmiş.

İlk baharda bu yıldızın topraktan çıktığına , yazın tarım alanlarını , sonbahar da ormanları ve yüksek ağaç tepelerini aydınlattığına ,kışın ise yine toprakta kaybolduğuna inanılırmış.

Yazın ve kışın en soğuk ve en sıcak günlerinin bu yıldız ile ilgisi olduğu düşünülür mevsim normalleri dışındaki havaların bu yıldızın konumundan kaynaklandığına inanılırmış.

Adigeler Ay'a ayrı bir önem verir ve saygı duyarlarmış.

Bu durum kuzey kafkasya da yapılan kazılarda ve bulunan tarihi eserlerde net bir biçimde farkedilmektedir.

Hatta bu gün bile yeni ay yükseldiğinde üç adım atılarak dua edilmesi şeklinde bir inanç mevcuttur.

Ayın dolunay halinde,gümüş bir yüzüğün içerisinden bakarak geleceğe dair olayların görülebildiğine inanılır bu yöntem genç kızlar arasında (bu şekilde kısmetin görülebileceğine inanılarak) çok rağbet görürmüş.

Kafkas inancına göre Ay'ın güneşin kızkardeşi (bir kısmı tarafından da erkek kardeşi )olduğuna,güneşin büyük, ayın küçük kardeş olduğuna ve ikisi arasında sonsuz bir sevgi bulunduğuna hatta zaman zaman karşılaştıklarında sıkı sıkı sarıldıklarına inanılırmış.

Oysa bu sımsıkı sarılmalar olarak nitelenen durum ortaya çıktığında yani güneş veya ay tutulması olduğunda da bunu pek istemezler, birinin diğerini serbest bırakması için şapkalarını çıkartarak dua ederlermiş.

Adigelerin bu inanışlarından 15.yy başlarında yaşayan fransız Abri de la motre bahsetmektedir.

James bell 1837-1839 yıllarında kafkasyada bulunduğu sırada tuttuğu günlüğünde Adigelerin ay ve güneşle ilgili inanışlarından uzun uzun bahsetmektedir.

Adigeler güneşe de tıpkı ay'a olduğu gibi pek çok inanış ile yaşamlarında yer vermişlerdir.Kafkasyada yapılan arkeolojik kazılarda ortaya çıkartılan taş oymaların ve pek çok eşyanın üzerinde güneş ve ay motiflerine çok sıklıkla rastlanır.

Bazı Adige boylarında son yüzyılın ilk yıllarına kadar güneşe ilahi bir özellik atfedilmiş,bu günkü tanrı inancının yerine konulmuştur.

Dığedışe (altın güneş) denilmiş,aileye giren yeni gelinlere değer verildiğini göstermek ve aileye uğur getirmesi için güneşle ilgili isimler dığe,dıpenehu,dığeues,dığedışe,dığenur,dığetsıuk vb. konulurmuş.Bu gelenek günümüzde de hala devam edegelmektedir

Sonuç olarak gökyüzünün ve yıldızların Adige yaşamında çok önemli bir yeri olduğunu,yıldızların her birinin ayrı ayrı bu insanların yaşamında, günlük hayatlarını düzenlemede özel bir önem ve anlam taşıdığını söyleyebiliriz.

Adigeler yıldızların durumlarından kaynaklandığına inandıkları değişimleri ve tabiat olaylarını din ve tanrı inancı ile de ilişkilendirmişler zaman içerisinde bu iki inanış neredeyse birbirinin içerisine geçmiştir.

Kalmık İbrahim. Adige xeku dergisi Sayı : 1992/1

Çeviri:Ergün YILDIZ

NOT:Bazı yıldızlara adigeler tarafından verilen isimlerin türkçe de tam olarak hangi yıldızlara karşılık geldiği bilinemediğinden bu türden olan isimlerin karşılıkları boş bırakılmıştır.